6 Aralık 2012 Perşembe

Padişah anaları yabancıdır Türk ırkını bozmuştur” demek onlara atılabilecek en büyük iftiradır…

Padişah anaları yabancıdır Türk ırkını bozmuştur” demek onlara atılabilecek en büyük iftiradır…


Osmanliya Devleti Aliye ye her firsatta camur atarak tarihi lekelemek ceddimize saygisizlik yapmak  isteyen tarihci kisvesi altindaki soytarilar hatta serefsizler her daim var olmuslardir. Son zamanlarda tv dizileri ornek gosterilerek tarih belgeseli cekmiyoruz dizi cekiyoruz seklinde savunma yapmaya calisan ahlaksizlar dahil, tartisilan, konuyla ilgili herkesin fikir yurutup cogu zaman sacmaladigi konuyu yazmak istedik.
.
.Osmanlı toplumunda kadının statüsü incelenmek istendiğinde Osmanlı Devleti’nin coğrafi sahası, 600 yıllık tarihinin her aşaması ve her bir yüzyılı araştırma konusu olabilecek niteliktedir. Türk töresinin ve İslâmî unsurların bir sentezinin oluşturduğu Osmanlı medeniyetinin üç kıtaya yayılmasında, devletin bir dünya devleti olmasında Osmanlı kadınının da erkeği kadar katkısı olmuştur.
Osmanlı Tarihinin ve özellikle hanedanın en çok tartışılan konuları arasında padişahların aile hayatı gelmektedir. Bir kısım yazarlar padişahların harem hayatını bir sefahat ve gayr-i meşru eğlence hayatı gibi takdim etmeye çalışmaktadırlar. Ancak bunların dayandıkları mehazlar genelde Avrupalı gözlemcilerin, gezginlerin, düşünürlerin hayal ürünü eserleridir, Padisah Anneleri ve Hanimlari;

Hayırda yarış konusunda ise erkeklerden aşağı kalmazlar. Payitaht İstanbul başta olmak üzere hanım sultanların Osmanlı coğrafyasına serpiştirdiği nadide hayır eserleri bugün bile göz kamaştırıyor.
Böyle bir iftira ruhlarını incitmekle kalmaz hayatın gerçeklerine de aykırı düşer. Çünkü insan mensup olduğu ırktan değil insanlığa katkılarından kıymet alır. Bu anlamda padişah anaları eşleri ve kızları son derece kıymetlidir. Zira hemen hemen hepsi kendilerine verilen tahsisatı israf etmeyerek “eser”e dönüştürmüş ve kendilerinden sonraki insanlığa armağan bırakmışlardır.
Birkaçları dışında farklı etnik kökenlerden gelen hanım sultanların çoğu çocuk yaşta saraya alınarak eğitilir padişah eşi olmaya layık hâle gelenler valide sultanın (padişahın annesi) arzu ve onayı sonucu padişahla evlendirilirlerdi…
Farklı ırklara mensup olmalarına rağmen Müslümanlaştıktan sonra eski dinlerine yahut kökenlerine yönelik küçücük bir duruş sergilediklerine dair en küçük bir emare bile yoktur.
Padişah anaları eşleri ve kızları kendilerini bir nevi “toplumun annesi” gibi
gördüklerinden topluma şefkatle yaklaşmışlardır. Bu sebeple insanın yararlanacağı hayır eserleri vücuda getirmekte âdeta yarışmışlardır.
Saray kadınlarına bu yönden bakılınca padişah annelerine eşlerine ve kızlarına özellikle yabancı yazarların yazdıkları romanlarda attıkları iftiraların mesnetsizliği iyice ortaya çıkıyor.
Osmanlı saray kadınları birkaçı hariç tutulursa ortalıkta fazlaca gözükmezler. Çoğu “evinin kadını” tanımlamasına uygun yaşar devlet işlerine hiç karışmazlar.
Tabii bu yaşama biçimi hayattan kopuk oldukları anlamına gelmez. Hanım sultanların ekserisi hayata sımsıkı bağlı sosyal yaşantıyı dikkatle takip edecek kadar dinamiktir.
“Osmanlı kadını zevkli ve beceriklidir”
16. yüzyıl gezginlerinden Canaye’ye göre “Osmanlı kadını ince zevkli ve becerikli”dir… (Le Voyage de Philippe du Fresna-Canaye ed. M. A. Hauser Paris 1897)
Lady Montagu (meşhur Briefe aus dem Orient) “Osmanlı kadınları arasında zarif ve güzel olmayan kadın görülemeyeceğini” söyler. “Her ne kadar bütün Hıristiyanlık âlemi içerisinde İngiliz kral sarayı en zarafetli kadınların bulunduğu yer ise de orada bile bu kadar zarif kadın yoktur.”
D’Ohsson ise Osmanlı kadınlarının elbiselerindeki sadelik zarafet ve asaletle iftihar edebileceklerini belirtir: “Güzel şekiller siyah ve parlak gözler sağlıklı hareketler uyumlu renkler aşırıya kaçmayan ziynetler ve her şeyden önemlisi zarafet bu ülkenin kadınlarını Avrupalılardan ayırır.”
Julia Pardoe Olivier Gautier La Borenne Durand de Fontmagne Edmondo de Amicis başta olmak üzere birçok Avrupalı seyyahın (gezgin) kaleminden yukarıdakine benzer tespitler çıkmıştır.
Bunların tümünün özeti Osmanlı kadınlarının zarafet konusunda tüm dünya kadınlarına örnek olacak durumda olduklarıdır.
Kendilerine değer verilmiş hatta baş tacı edilmiş İslamî esaslar çerçevesinde Osmanlı kadını yüceltilmiştir.
Osmanlı kadınına iftira atmak

Çok yazık ki ders kitaplarımız bunun aksini iddia etmektedir. Özellikle Safiye Sultan Hürrem Sultan ve Kösem Sultan’a saldırılmakta olduklarından çok farklı gösterilmektedir.
Nurbanu Sultan Hatice Sultan ve Kiraze Sultan da ders kitaplarının saldırılarından nasibini almıştır.
Osmanlı kadın efendileri genelde fitneci çıkarcı maddeci makam ve mevki düşkünü olarak gösterilmektedir. O kadar ki insan bu kitapları yazanların tarihçi mi yoksa siyasetçi mi olduklarını düşünmekten kendini alamıyor.
Özellikle bazı romanlarda kadın efendilere yakıştırılan tavırlar dünyayı yöneten bir sarayın mensuplarına asla yakışmayacak tavırlardır.
Hele de harem dairesi konusunda envai çeşit masallar uydurulmuştur. Hâlbuki harem Valide Sultan’ın yönetiminde bir mekteptir ve padişah bile haremde kuraldışı hareket etme özgürlüğüne sahip değildir. Belli ki bu noktadan da tarihimize müthiş bir saldırı var ve bu saldırıdan sadece Osmanlı sarayında yaşayan kadınlar değil sıradan

Hiç yorum yok: