8 Aralık 2012 Cumartesi

Ve Adli Tıp Kurumu, yalnızca devletin bürokratik ileri gelenlerinin, 'soyluların şatosu olunca, rezillik diz boyu olur...


Kadın örgütleri, Ankara’daki toplu tecavüz davasında sanıkların beraatına yol açan ihmalleri nedeniyle Ankara ve İstanbul Adli Tıp Kurumları hakkında suç duyurusunda bulundu.
Ankara'da meydana gelen toplu tecavüz davasında Ankara Adli Tıp Kurumu'nun eksik test yaptığını, İstanbul Adli Tıp Kurumu ise iki yıl boyunca rapor göndermediğini belirten kadın örgütleri, kurumların görevi ihmal ettikleri gerekçesiyle birçok ilde suç duyurusunda bulundu.

ADLİ TIP'TAN Rezilligin Sinirlarini ASAN SKANDALLAR


 Ekim 2008'de Bursa'da B.Ç. adlı çocuğa cinsel tacizde bulunduğu belirtilen Hüseyin Üzmez, Adli Tıp Kurumu'nun üç günde hazırladığı "B.Ç.'nin ruh ve beden sağlığı bozulmamıştır," raporu ile serbest bırakıldı. Skandal ortaya çıkınca Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu, ikinci kez muayene edilen B.Ç.'ye 'panik bozukluk' teşhisi koydu.

Zonguldak'ta iki yıl önce dayısı Tanju Z.'nin tecavüzü sonucu hamile kalan 14 yaşındaki B.K., beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığının belirlenmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevk edildi. Kurumun 16 ay sonrasına randevu verdiği B.K. bu süreyi beklerken dört kişinin daha tecavüzüne uğradı.

Antalya'da 14 yaşındaki S.F.T. ile ilişkiye giren 'tecavüzcü Coşkun' Ü. kefaletle serbest bırakıldı. Çünkü Adli Tıp Kurumu, küçük kızın ruh sağlığının bozulmadığına karar vermişti! Verilen karar, ruh sağlığını bozacak cinstendi

Basına ilk kez yansıyanlar

Yakından televizyon izlediği için ailesi tarafından özel bir göz hastanesine götürülen beş yaşındaki bir erkek çocuğuna, "Bir şeyi yok. Basit bir operasyonla düzeltiriz," diyerek ameliyat yapıldı. Çocuğun gözü daha kötüye gidince ikinci ve üçüncü kez operasyon yapıldı. Ameliyatlardan sonra çocuğun gözü kör oldu. Adli Tıp, "Aile çocuğu hastaneye zamanında götürmemiş" diye rapor verdi.

Özel bir hastanede hemşire olarak çalışan Y.Ü., hasta N.T.'ye yanlış yerden iğne yaptı. N.T.'nin belden aşağısı felç oldu. Adli Tıp Kurumu, olayı 'komplikasyon' olarak değerlendirdi ve hemşireyi akladı
Adli Tıp, İsmailağa Camii'nde eski imam Bayram Ali Öztürk'ü öldürdükten sonra cemaat tarafından linç edilen Mustafa Erdal'ın kan örneklerinin bir kadına ait olduğunu öne süren bir rapor hazırladı. Polis, cinayetten iki buçuk yıl sonra verilen bu rapora itiraz etti. Ancak Adli Tıp, kan örneklerinin bir kadına ait olduğunda ısrar etti. Daha sonra yapılan araştırmada kan örneklerinin karıştırıldığı saptandı.

Adli Tıp Kurumu, yıllardır polislik yapan Mehmet Narin'e 2005'te 'paranoid sendrom' teşhisi koydu. Sağlam çıkan polis, Adli Tıp'ın raporundan, hakkında şikâyette bulunan karısını sorumlu tuttu ve onu öldürdü. Kurum, bu aile faciasından sonra Eylül 2010'da "Mehmet Narin'in akli dengesi yerindedir," raporu verdi.

Yasadışı örgüt davasında yargılanan Güler Zere'ye damak kanserine yakalanınca Temmuz 2009'da "Sağlamdır. Tedavisi koğuşunda yapılabilir," diye rapor verildi. Raporu veren 3. İhtisas Kurulu'nda kulak-burun- boğaz ve kanser uzmanı doktorun olmadığı ortaya çıktı. Güler Zere, Mayıs 2010'da öldü

En cok bilinenler


Münevver Karabulut'un iç çamaşarındaki spermin aynı gün aynı masada otopsisi yapılan başka bir cesede ait olduğu ortaya çıktı. Adli Tıp Kurumunun hatası üzerine Bakanlık soruşturma başlattı.

Adli Tıp raporuna göre yeğenine tecavüzle suçlanan Volkan Y.’nin masum olduğu 5 buçuk ay tutuklu kaldıktan sonra ortaya çıktı 2008


Bu olaylardan yada hatalardan biri dunyanin baska ulkesinde olsa , sorumlular istifa eder yada hukumet tarafindan gorevden alinip yargilanir. Kurum bu derece rezillige bulasmis, beceriksizlikleri ayyukaya cikmissa tumuyle lagva edilip yeniden kurulmasi saglanir. Meclisteki tum vekillere ve devletin sorumlu savcilarina duyurulur. Yarin bir gun sizinde isiniz bu kuruma dusebilir...


Bu oran adli bilimler, dolayısıyla adalet açısından kaygı verici.



 Adli Tıp uzmanına göre kurumun şimdiki çalışma sistemiyle hata yapması normal. Çünkü Adli Tıp, bilimsel kuruluş olma özelliğini yitirmiş ve bir devlet dairesine dönüşmüş durumda. 
Bu yüzden Münevver Karabulut cinayeti ve Hüseyin Üzmez'in taciz davasında olduğu gibi sık sık hatalı ve yanlış raporlar hazırlıyor. Hataların ve yargı sürecini olumsuz etkileyen gecikmelerin en önemli teknik sebebi kadro yetersizliği. Kadro öylesine yetersiz ki, 73 milyon nüfuslu ülkede yalnızca 300 adli tıp uzmanı bulunuyor. Yani 243 bin kişiye bir adli tıp uzmanı düşüyor.

İstanbul'da Çağlayan Adliyesi önünde bir araya gelen kadınlar, Adli Tıp Kurumu'nun gerçek adaletin değil, erkek adaletinin sağlandığı bir kurum haline geldiğini söyledi.
Hilal Esmer'in okuduğu basın açıklamasında tecavüz ve cinsel saldırı dosyalarında kadın beyanının esas alınması gerektiği belirtilirken, "Kadın beyanlarının esas alınmaması, tüm ispat yükünün mağdur kadına yüklemesi, sanki cinsel saldırıya uğrayan herhangi bir kadının beden ve ruh sağlığının bozulmaması mümkünmüş gibi hareket edilmesi nedenleriyle sanık erkeğin değil kadınların yargılanması ile karşı karşıyayız" ifadelerine yer verildi.
Ankara Kadın Platformu da söz konusu davada, Ankara Adli Tıp Kurumu'nda yapılan testlerde ilaç tespit edilemediğine dikkat çekti, ilaç tespiti için gerekli idrar tespitinin de yapılmadığını ifade etti. Bu vahim hatanın İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından da onaylandığını belirtilirken, sanıkların beraatına tepki gösterildi.
Adana Kadın Platformu adına basın açıklamasını okuyan Öznur Horoz, kadınların konu olduğu birçok davada adli tıp kurumunun verdiği kararlarla kadınları hedefe koyduğunu söyledi. Adli Tıp Kurumunun ihmalleri ve kastı aşan yanlışları nedeniyle yargının mağdur kadın aleyhine kararlar verdiğine dikkat çeken kadınlar, mahkemelerin hala üniversite hastanelerini verdiği raporları kabul etmediğini ifade etti.
EDKP (Eskişehir Demokratik Kadın Platformu) de Adli Tıp Kurumu hakkında suç duyurusunda bulundu






Hiç yorum yok: