8 Aralık 2012 Cumartesi

Tıpkı istihbaratçılık gibi ozel olmasi gereken Adli Tıp Kurumu, kisa tarihi ve Son Hali...

OSMANLI'NIN ADLİ DEVRİMCİSİ: II. MAHMUT 

.Padişah fermanı ile başlayan bu Türk usulü yukarıdan aşağıya devrimin planlayıcısı ve uygulayıcısı Sultan II. Mahmut idi. Sultan, icraatlarından ötürü Osmanlı tarihinin kriminal perspektifli ilk padişahı olarak 'adli' sanını aldı. II. Mahmut'un yaptıkları, adli tıbbın gelişimi açısından önemli adımlardı, ama her alanda olduğu gibi bu alanda da batının çok gerisindeydik. Öyle ki 1908'de Türkiye'de henüz müstakil bir morg binası yoktu ve otopsiler Askeri Tıbbiyye Teşrihhanesi'nde yapılıyordu. Adli tıptaki kurumlaşma, Cumhuriyet'in ilanından sonra hız kazandı. 1926 yılında kurulan Tıbb-ı Adli Müessesesi'nin adı, 1982'de günümüz Türkçesine uyarlandı ve Adli Tıp Kurumu olarak değiştirildi

1841 yılında, Osmanlı'nın askeri alandan başlayarak gerilediği ve bilimden siyasete, sanattan adalete, istihbarattan tıbba pek çok alanda batılılaşmanın etkilerinin hissedildiği dönemde elinde neşterle otopsi yapan kişinin adı Bernard idi. 'Muallim Bernard' namıyla bilinen bu kişi Avusturyalıydı. Ama aynı zamanda o güne dek adalet ve tıp kelimelerinin yan yana kullanılmadığı ve değil cenaze kesip biçmenin, morgda ölü bekletmenin bile makbul sayılmadığı bir ülke için ansızın gelen bir ölüm gibi sessiz, ama sarsıcı bir devrimdi
TANZİMAT Fermanı'nın ilanından iki yıl sonra İstanbul'daki Avusturya Hastanesi'nin tenha koridorları, kafasına sırık düştüğü için ölmüş talihsiz bir gayrimüslimin kesilip biçilen kadavrasından çıkan seslerle yankılanıyordu. Tarihte Türk toprakları üzerinde yapılan ilk otopsiydi bu. Ne var ki tıpkı masadaki ölü gibi otopsiyi yapan da Türk değildi.

İdari düzenlemelerin ve görece modernleşmenin dört başı mamur bir bilimsel gelişmeyle taçlandırıldığını söylemek bir hayli güç. Çünkü Adli Tıp Kurumu, mütemadiyen hatalarla, yanlış raporlarla, Aziz Nesin hikâyelerine ilham verecek nitelikte 'şaheser skandallar'la gündeme geliyor. Hatta 'Adalete ulaşmada en iyi kaynak tıptır,' (Jvesticae Cavsa Verum Qverit Medicina) mottosunu şiar edinen kurum, maalesef adı skandal kelimesi ile en sık bir araya getirilen devlet kuruluşu haline geldi. Öyle ki, adli tıp ve skandal kelimeleri Google'da birlikte arandığında birkaç yüz bin sonuç çıkıyor.

BATI STANDARTLARINI YAKALAYAMADI
Adli hekimliğin Türkiye'de 170 yıllık bir mazisi var. Ama Adli Tıp Kurumu, batı standartlarını yakalamakta zorlanan Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının başında geliyor.



 Yakın bir zamana dek delilden sanığa değil, Behzat Ç. usulü 'lan'lı sorgulamalarla sanıktan delile gitme yönteminin muteber olduğu ülkemizde İngilizlerin 'forensic science' dediği adli bilimlerin yeterince gelişmemesine şaşmamalı. Ayrıca bireysel suçlardan ziyade devletin direkt ya da endirekt bulaştığı suçların yaygın olduğu bir kriminal iklimde adli tıbbın haddinden fazla gelişmesi de pek istenmedi ve Adli Tıp Kurumu, yalnızca devletin bürokratik ileri gelenlerinin, 'soyluların' denetiminde yabancıların girmesine izin verilmeyen bir şato gibi korundu.
Hâlbuki doğası gereği, tıpkı istihbaratçılık gibi bir gosteriye  dönüştürülmemesi gereken mesleklerin başında gelen adli tıp uzmanlığının gelişmesi için kurumu askeriyenin ve medyanın değil, bilimin yörüngesine oturtmak gerekiyor. Zaten sayıca az olan adli tıpçıları, dünya görüşü ve hayat tarzına göre fişleyerek mesleği iyice kısırlaştırmak bundan sonrası için yapılacak en büyük hata olur. Aksine adli tıpçıların sessiz sedasız çoğalmaları ve 'niceliksel birikimi' 'niteliksel değişime' tahvil edebilmeleri gerekiyor. Bu da ancak soyuna sopuna, DNA'sına, ideolojisine bakılmadan iyi eğitimli ve nitelikli bütün adli tıp uzmanlarının 'şato'ya otomatik olarak kabulü ile mümkün olabilir. Kabil'in Habil'i öldürdüğü zamanlardan beri sorulan "Katil -bir başka deyişle- Kabil kim?" sorusunun yanıtını bulmanın ve tıbbı, adaletin şaşmaz kılıcı haline getirmenin en iyi yolu budur.
Son gunlere geldigimizde birakin gizliligini, medyada yayinlanan ve yayinlanmayan sayisiz hatalari ve rezillikleriyle iyice gozden dusen guvenililirligi kalmayan bu kurumu bu hale getiren sorumlulari yargilayip cezalandirdiktan sonra yeniden dogru sekilde yapilandirmak cok daha fazla sayida uzman yetistirmek  gerekmektedir.

Hiç yorum yok: