1 Aralık 2012 Cumartesi

Erenlerimizden;Bir hüzün denizi, bir şehriyâr Harakani


Anadolu’nun manevi fatihi kabul edilen, Horasan erenlerinin piri Hazreti Harakani, Kars’ta medfun. Ama tasavvuf çevresi dışında yeterince tanınmıyor. Harakani’nin mesajı ilk kez uluslararası bir sempozyumla ele alındı.

‘Yeryüzünde yolculuk edenin ayağı; gökte yolculuk yapanın ise kalbi su toplar.’ “Cam ve Elmas” romanının girişinde yer alan bu sözle Ebu’l Hasan Harakani ismi beynime kazınmıştı. Sene 2006’ydı. Sadık Yalsızuçanlar’ın romanına konu ettiği Harakanlı bilgenin “Anadolu’nun Kalbi” olduğunu ise geçen günlerde düzenlenen uluslararası bir sempozyum vesilesiyle öğrendim…
Kars’a doğru yola çıkarken çevremde yaptığım mini ankette Kars deyince insanların aklına ilk gelen kaşar, kaz eti ve Ani Harabeleri’ydi. Harakani Hazretleri ise kabri Kars’ta bulunmasına rağmen yeterince tanınmıyordu. Seyyid Ebu’l Hasan Harakani Vakfı Başkanı Yavuz Selim Uzgur’la sohbetimiz, “Harakani Hazretleri’ni niçin tanımıyoruz?” sorusunun cevabıyla başlıyor. “Dünyanın neresinde olursa olsun tasavvuf çevrelerine mensup olan insanlar Harakani’yi bilirler. Hazret meşhur bir sufi, meşhur bir âlimdir, evliyaullahtır. Hazreti Ali soyundan geldiği için bütün seyyidler de bilir. 12 İmamın altıncısı olan İmam-ı Cafer Sadık’ın torunlarındandır. Bu yüzden hem Şii hem Sünni tarafında çok iyi bilinen bir zattır.”
Ülkemizde yeterince tanınmamasını ise şöyle açıklıyor Uzgur: “Kars bir serhat şehri. Tarih içerisinde birçok istilaya uğramış. Karslı, çektiği meşakkatten dolayı belini doğrultamamış ki manevi kültürünü dışarı taşıyabilsin. 20 sene öncesine kadar Mevlana da belirli çevrelerde biliniyor, anılıyordu. Bugün dünyada her ay onlarca vakıf, dernek Mesnevi okumaları yapıyor, sema törenleri düzenliyor.”




Tasavvufun temel taşlarından sayılmasına rağmen Harakani üzerine yapılmış bilimsel çalışma sayısının çok az olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Bu konuda Prof. Hasan Çiftçi’nin hazretin hayatını ve eserlerini incelediği “Şeyh Ebu’l Harakani” ve Yavuz Selim Uzgur’un yeni yayımlanan “Anadolu’nun Kalbi Harakani” kitaplarını not düşelim.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinde “Şeyh-i din” “Şehr-yâr” olarak anılan, ünlü sufi yazar Feridun Attar’ın “Hüzün denizi”, “Dağdan sağlam”, “Devrin kutbu” diye vasıflandırdığı Harakani (960-1033), Horasan’ın batısında Bistam’a bağlı Harakan köyünde doğmuş. Harakan bugün Tahran’ın kuzeyinde yer alan Simnan ili sınırları içinde yer alıyor. Evlad-ı Resul olanların bulunduğu silsileden. Tasavvuf kaynaklarına göre ümmi bir zat. Kendisinden yüz yıl önce yaşayan Bayezid-i Bistami’nin manevi müridi.. Üveysi kabul ediliyor. Bu durumu Yavuz Uzgur şöyle açıklıyor: “Üveysilik, bizatihi hayatında bir üstaddan ders almaksızın onun ruhaniyetinde gıdalanmak ve irşad olmak anlamına geliyor. Veysel Karani, Peygamberimiz’i görmeksizin onun irfanından beslenmiş, ona âşık olmuş bir zattır. Harakani de öyledir. Bayezid-i Bistami Hazretleri’nin ruhaniyetinden aldığı ilhamla, sohbetlere, irşada başlıyor.”

Hiç yorum yok: