1 Aralık 2012 Cumartesi

88 yıldır emeklilik maaşı alan kimseler diyerek, buyuk saygiziliga imza atan AKP nin Kiymetli! Burokrati Fatih Acar'in gercek yuzu!!!

SGK Başkanı Fatih Acar'dan şok itiraf; Usulsüzlük yaptım

 88 yıldır emeklilik maaşı alan kimseler bulunduğunu sistemin boyle devam edemeyeceğini soyleyen SGK kurumunun basindaki bu saygisizlik ve iki yuzluluk abidesi.nin son gunlerde kendisi gibi burokratlarin devletten aldiklari maaslar 12 bin liralara cikartilirken sesi cikmazken.


(Sağlık Bakanlığı’nda AKP’ye yakın üst düzey bürokratların başhekim, bahşekim yardımcısı ve hastane yöneticisi yapılarak maaşlarının 12 bin liraya kadar yükseltildiğini dun acikladi
 88 yildir emekli maasi alanlar diyerek kucuk gordugu kimselerin cogu sayesinde orada oldugunu unutan onlarin aldiklari uc kurusluk maasla devleti kurtaracagini zannedip yalakalikta sinir tanimayan iste o Burokratin kendi agzindan Itiraflari. Bu itiraflari sayesinde nasil AKP burokrati olabildigide gun gibi asikar.

SGK Başkanı Fatih Acar'dan şok itiraf; Usulsüzlük yaptım


 160 milyarlık bütçeyi yöneten Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanının 1992 tarihinde yaptığı usulsüzlüğü açıkladığı "Hayattan Öğrendim: Başarı İçimizde" adını verdiği kitabındaki itirafı sanki tavsiye eder gibi övgüyle yazması ibretlik bir durum. Yazının başlığıyla içeriğinin taban tabana zıt unsurlar içermesi ve yazarın usülsüzlük yapmayı özendirmesi ibretle okunmalıdır. Hele de Ali Tezel'in uzun bir süredir yazdigi yazilar bu kapsamda değerlendirilirse konu daha iyi anlaşılabilir.
İşte fatih Acar'ın yaptığı usulsüzlüğü övgüyle anlatan o yazı

"Emekli olmayı beklemeden deneyimlerini paylaşan bürokrat"

 Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Başkanı Fatih Acar derim. "Şimdi durduk yere bunu da neden çıkardın?" diyebilirsiniz. Eğer "Mutlaka yazmalıydım, üstümde bir sorumluluktu!" dediği ve 25 yıllık bürokrasideki deneyimlerini paylaştığı "Hayattan Öğrendim: Başarı İçimizde" adını verdiği kitabı yayına hazırlarken bu kadar yakın çalışmasaydım söyleminizde haklıydınız. Kitabında gerçek olaylara, çözümlere ve bunlara ilişkin yorumlarına yer veren Başkan Acar, "Bürokratlar vatandaşın işini zorlaştırmak için değil kolaylaştırmak için görev yapmalı." diyor.

Bugünün en saygın markalarıyla dün yolda karşılaşmıştık!

Kitap, bir bürokratın devleti nasıl temsil etmesi gerektiğiyle başlayıp uygulamaların gerçek olaylarla açıklandığı 12 bölümden oluşuyor. Fatih Acar'ın kitabında, Takip-Kontrol-Koordinasyon-Motivasyon ilkeleri adını verdiği ve uyguladığı bir kişisel yönetim anayasası var. Hem kurum içinde hem de kurum dışındaki ilişkilerinde kendine çizdiği yol haritasını TKKM ilkeleri olarak tanımlayan Acar, "Takip yoksa sonuç da yoktur." diyor.
Fatih Acar, kitabında 1992 yılında bir denetleme sürecindeki anısını da paylaşıyor, "Her ilimizde o ille anılan lezzetler bulunur. Bulunduğumuz ilde de o ürünle anılan lezzeti üreten firmada denetleme yapıyoruz. Denetleme sonrasında teknik hatalar ve önemli vergi matrah farkı çıkıyor. O dönemde mevzuat da yeterince açık değil. İki seçeneğim vardı ya kendi kariyerime artı yazacak yüklü miktarda bir vergi cezası verecektik ya da mevzuatı mükellef lehine yorumlayacaktık.


 İşin sahibi hayallerinden, zincir mağazalardan ve hatta Japonya'ya ihracattan söz etti. Eğer yüklü bir vergi borcu çıkarsa bunlardan vazgeçmek durumunda kalacağını da ekledi. Bugün adı geçen markaya baktığımda o gün mükellef lehine verdiğimiz kararın ne kadar doğru olduğunu görüyorum. Mükellefimiz söylemekle kalmadı hayallerini gerçekleştirdi." diyor.
Bana göre tüm bürokratlar, bürokrat olmak isteyenler ve yolu bürokratlarla karşılaşanlar SGK Başkanı Fatih Acar'ın "Hayattan Öğrendim: Başarı İçimizde" adlı kitabını okumalı.
Elbette o kitabı bütün bürokratlar okumalı ve 160 milyarlık bütçesi olan bir Kurumu kimin yönettiğini görmeli. Bir bürokrat nasıl olurda yaptığı usulsüzlüğü tavsiye edebilir? Bunun anlaşılır tarafı olabilir mi? Denetim elemanının görevi firmaları kurtarmak mıdır? Bütün denetim elemanlarının bu şekilde davrndığını düşünebiliyormusunuz?
Tavsiye edilen kitabı Okuduk...
Kitapta yer alan ilgili bölüm

"YAPICI YAKLAŞIM ŞANS VERMEKTİR

Yıl 1992. Maliye Bakanlığındaki inceleme ve teftiş görevimiz nedeniyle Türkiye'nin şirin ve tarihi ilerinden birinde turnedeyiz. Birçok ilimizin ürettiği bir ürün ile adını duyurduğunu biliyoruz. Bu ilimizde herkesçe bilinen ancak, sadece o ilde üretimi yapılan bir ürün ile ünlü.

Turne mahallinde inceleme görevimiz nedeniyle o işletmeyi incelemeye alıyoruz. İnceleme sonunda bir çok eksiklik tespit ediyoruz. Tespitlerimiz arasında teknik ve önemli matrah farkları ortaya çıkaran konular da var. O dönemlerde mevzuatında yeterince açık ve sade yazılmamış olmasından dolayı, konuları mükellef lehine yorumlayabileceğimiz gibi aleyhine de yorum yapabilmemiz mümkün.
İnceleme tamamlandı. İşletme sahibi ifadeye çağrıldı. Tespit edilen konular ve bu konuların dışında uzun bir sohbet yaptık. İşletme sahibi inceleme nedeniyle son derece üzgündü. Çok önemli projeleri olduğunu ama herkesçe lezzeti bilinen ve üretimini yaptıkları ürünü tüm Türkiyeye yaygınlaştıracaklarını bu konuda yüzlerce zincir şubeler açacaklarını hatta, Japonya vb. birçok dünya ülkesine bu ürünü pazarlamayı düşündüklerini ifade etti. Ancak, inceleme sonucunda kaldıramayacakları bir vergi farkı çıkması durumunda yıllarca hayal ettikleri bu projeleri gerçekleştiremeyeceklerini üzüntülü bir ses tonuyla dile getirdi ve kendisine bu konuda yardımcı olmamızı isteyerek odamızdan ayrıldı.
Yukarıda ifade ettiğim gibi incelememizde tespit ettiğimiz onlarca konudan 1-2 tane teknik konu vardı ki bunlar yoruma açık konulardı. Mükellef lehine bir yorumla hiç dikkate alınmayabileceği gibi, mükellef aleyhine dikkate alınarak mükellefin o günkü şartlarda kaldıramayacağı çok yüksek miktarlarda vergi ve ceza yazılmasını gerektirebilecek konulardı.
Bir tarafta çok yüksek miktarda ilave vergi ve ceza tarhı öngörerek mesleki kariyerime faydası olabilecek bir rapor yazmak bir yanda konuyu mükellef lehine yorumlayarak mükellefin yıllarca hayalini kurduğu önemli projelerin hayata geçmesinin önünü açmak.
Karar vermekte çok zorlandığım ve birkaç gece uykularımı kaçıran bu konuda verdiğim karar, işletmenin yaşatılması ve projelerinin hayata geçirilmesi ve desteklenmesi kararı oldu.
Bugün o gün verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu çok daha net bir şekilde görebiliyorum. Çünkü bugün:
Ülkemizde yüzlerce işletmesi bulunan, Japonya vb. ülkelere ihraç hayalinin gerçekleştiği, birçok dünya ülkesine şube açan ve bir dünya markası haline gelen o ürün, o gün verilen kararın bir sonucuydu. Hayaller gerçekleşmişti.
Binlerce kişinin istihdamı. Vergi ve prim geliri olarak o gün bir kalemde ve sadece bir defaya mahsus almayı düşündüğümüz tutardan daha fazlasının, sadece bir ayda hazinenin kasasına girmesi.
Müspet düşüncenin, yaşatma düşüncesinin sonucu.
Burada bürokrasiye çok önemli bir mesaj vardı.
Yönetim anlayışımızı cezalandırmak, zorlaştırmak, yok etmek üzerine değil, kolaylaştırmak ve yaşatmak üzerine oluşturmalıyız. Tüm davranışlarımızda müspet hareketi esas almalıyız."
Hep beraber fatih ACAR tarafından kaleme alınan "Başarı İçimizde" adlı kitap da yer alan bölümü okuduk.
Bürokratlar kurtarıcılığa soyunamaz
Şuan yaklaşık olarak 160 Milyar TL bütçeli bir kurumun başındaki bir kişiden bahsediyoruz. Yaptığı usulsüzlüğü anlatmaktan çekinmeyen cesur bir kişi ister istemez Sosyal Güvenlik Kurumunda acaba hangi firmaları korudu ve kolladı sorularına muhatap olacaktır. Çünkü, Sosyal Güvenlik Kurumunun görev alanında da gelecek vaat eden firmalar bulunmaktadır. Önemli olan herhalde bu firmaların tespitidir.
Şimdi soralım hangi firmalar gelecek vaat ediyor ve korunmaya değer? Bunlar nasıl belirleniyor? Belirlemede hangi kriterler esas alınıyor? Bir menfaat temini var mı? Bu firmalar daha sonra takip ediliyor mu? Gelecek görülerek kollanan firmalardan batanlar olmuş mudur? Batan olmuşsa heba olan vergi gelirleri ve sigorta primleri kimlerden tahsil edilmektedir? Sizin göreviniz firmları koruyup kollamak mı yoksa görevinizi layıkıyla yapmak mıdır?Sorular çoğaltılabilir.
Acaba Fatih ACAR'ın 1992 yılında koruduğu firma hangisidir? Şuan çok büyük bir ürün zincirine sahip olan ve yurt dışına ihracat yapan firma Fatih ACAR'a herhangi bir minnet borcu ödemiş midir?
Bu kapsamdaki bir çok firma zan altında kalmıştır.
Bu çerçevede vergi usulsüzlüğü veya kaçakçılığı yapıp da vergi denetim elemanlarına yakalanan ve büyük tutarlarda vergi tarh edilen ve ceza ödeyen firmaların suçu nedir? Bu firmalardan büyük hayalleri olanlar bu hayallerini nasıl gerçekleştirdiler ya da battılar mı? Eğer battılarsa bunların suçu nedir? Her firma bir Fatih ACAR'ı nereden bulacak ve kendinin hayallerinin gerçekleşmesine zemin hazırlattıracak?

 Son Olarak


Kahraman Kurtarici Acar, asgari ücretten vergi beyan eden anlı şanlı futbol kulüpleri ve teknik direktörlerin de bir ay içinde gerçek gelirleri üzerinden beyanda bulunduklarını belirterek, "Artık asgari ücretli futbolcu, teknik direktör görmemiz mümkün olmayacak." dedi. Peki suanda ne kadar gelir gosterdiler birde onu aciklarsa icraatinin basarisini herkes gorecek. Aciklamazsa biz aciklariz dert etmesin...

Hiç yorum yok: