Buyuk Selcuklu'dan Teskilati Mahsusa'ya Kadar Turk Istihbarat Tarihi(2.Bolum). Ibretle Okunmali...
........Devami
Yine bu birimin ( meczubi istihbaratçıların) rapor ettiği önemli olaylardan biri de: İstanbul ve çevresinde, İngiliz gizli servisinin idaresinde, Ermeni gruplarla işbirliği yapılarak ‘ Kuduz Hastalığını’ bulaştırma çabaları keşfedildi. Kuduz köpekler belli semtlere salınarak hastalığın yayılması amaçlanıyordu.
Sultan II. Abdülhamid Han emir verip, İstanbul’daki tüm kedi ve köpeklerin sayımını yaptırdı ve bu meczubi birime bu hayvanları gözletti. Hastalık şüphesi olan hayvanlar derhal toplatıldı. Böylece ilk biyolojik silah kullanımı böylelikle engellenmiş oldu. Dahası Sultan II.Abdülhamid Han, kuduz aşısının mucidi Pastör’e –belgelerle sabittir ki- 10.000 altın yardımda bulundu ki, ‘insanlığa faydası oldu, hizmet etti’ diye. II. Abdülhamid Han ferman buyurarak İstanbul’da ilk kuduz hastanesini (Darül-Kelb Tedavihanesi) kurdurdu. Hakan birçok hastane ve tıp birimlerini kurdurmuştur. Konuyla ilgili birçok kitap bastırmış, laboratuarlar açtırmıştır.
İstanbul’daki kolera salgınında bizzat mektupla Pasteur’den tavsiyeler istemiş, gerekenleri yapmıştır. Pastör Hakan’ın isteği ile İstanbul’a gelerek, laboratuar kurması yönünde Padişaha rapor sunmuştur. Demirkapı'da Askeri Tıbbiye Mektebi'nin yanında, ahşap binada Bakteriyolojihane-i Osmani kurulmuştur..... İstanbul’da sulara kolera mikrobu karıştırıldığı tespit edilmiştir. 1893 yılında İstanbul’da aniden kolera salgını çıkmış ve çok büyük ölümler olmuştur. Paris’te bakteriyoloji eğitimini tamamlayan, Zühtü Nazif ve Rıfat Hüsamettin Padişahın telkinleriyle bu salgınla mücadele etmişlerdir. Mekatib-i Askeriye’ye bağlı birimler Nişantaşı Çiftebakkallardaki binada serumlar hazırlamışlar ve birçok bakteriyoloji uzmanları yetiştirmişlerdir. Yıl 1894’tür. Pasteur Enstitüsü’nden Maurice Nicolle’ün denetiminde ve Sultan Abdülhamid Han’ın desteği ile çalışmalar sürmüş, Bakteriyolojihane bu sıralarda Çemberlitaş’ta Matbaa Sokağı’ndaki bir binaya taşınmıştır. İngilizler sık sık biyolojik silah kullanımına yönelik unsurlara o dönemde başvurmuşlardır.
Burada gizlenen mevzu şudur: İngilizler sinsice biyolojik savaş yürütmüşlerdir. Bu hastanelerin kuruluş amaçlarının başında yürütülen bu biyolojik savaş gelmektedir.
Amerika’da o dönemlerde Kızıldereliler’e tifolu battaniye verilerek soykırım yapıldığı da unutulmamalıdır. İngilizlerin o dönemde biyolojik savaş uyguladıklarını kendileri de itiraf etmişlerdir.
SIRDAŞ Sultandan ‘olur’ alınca yapılan bu çalışmaları ‘Kara Kaplı’ya kaydetti…
O dönemdeki gazetelerde yer alan tasvirlerden biri yukarıdaki haberde görülmektedir.
Evet, Sultan II.Abdülhamid Han’ın istihbarat birimlerinden bugüne kadar hiç açıklanmayan bir birimi ifşa ettik. Şimdi bir soru soralım: Bugünlerde BERİD anlayışı istihbaratta var mıdır? Bu meczubi istihbarat sistemi var mıdır? Bir başka soru, Türk İslam âlemine uygulanan biyolojik saldırıların tarihi nedir? Mesela Çanakkale’de İngilizlerin kullandıkları kimyasal silah unsurları nasıl ters tepip kendilerini yok ettiğinin gerçeği nedir?
Yukarıdaki tarihi belgede Çanakkale Savaşı’nda İngilizlerin kimyasal silah kullanımına karşı Osmanlı Askerleri’nin gaz maskesi kullandıkları görülmektedir.
Evet, bu meczubi istihbaratçı dervişlerin birçok hizmetleri geçmiştir Türk İslam Milleti’ne. Birçok suikast, sabotaj onlar sayesinde engellenmiştir.
Bu güzel insanların Ruhlarına El-Fatiha okuyalım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder