14 Ocak 2013 Pazartesi

Madenci ölümleri kimin umurunda.

Ne acıdır ki , Fransa'da gebertilen 3 adet hain kadar yer bulamadılar Ülke gündeminde ...

Kara elmas diyarı, kara bir ölüm gününde kar altındaydı. Zonguldak’ın Uzungüney köyüne kar yağıyordu. Ama günlerce yağsa da bu kara ölümün utancını örtemezdi.
Ölen 8 madencinden 25 yaşındaki Muhsin Akyüz’ün cenaze namazını kıldıran imam “sabırlı davranmak gerekir” diyerek tevekküle çağırıyordu köy meydanında cenaze namazı içintoplananları.
Kadınlar ağlıyordu bir yanda. Diğer yanda Muhsin’in cenazesi için devlet ve siyaset ricali en önde saf tutmuştu. Enerji Bakanı, Vali, Belediye Başkanı, bölgenin kadim (!) vekili, siyasi parti temsilcileri, TTK müdürü oradaydı. Kim bilir, Muhsin’i öldüren taşeron şirketin yetkilileri de utanıp sıkılmadan gelmişlerdi cenazeye.
Cenaze namazı kılınmıştı. Devlet ve siyaset ricali görevini yapmıştı. Sıra aileye başsağlığı dilemeye gelmişti. Köylüler ölü bedeni daha yeni topraktan çıkarılan Muhsin’itoprağa tekrar geri vermek üzere hareketlenmişti. O soğuk toprağa geri vereceklerdi Muhsin’i.



Namık Zeybekçi adlı bir iktidar vekili iş kazalarını medeniyet göstergesi olarak niteleyen bir twit atacaktı Muhsin toprağa verilirken. Medeniyet böyle kalpsiz bir twit demekti.
Çalışma Bakanı, cinayet yerini daha önce denetlediklerini, eksikler bulduklarını ve para cezası kestiklerini anlatıyordu kameralar karşısında.
Enerji Bakanı cenaze sonrasında işyerinin denetlenmesine ilişkin soruları “manipulatif ve spekülatif” buluyordu.
Havzada yaşanan bir önceki iş cinayetinin ardından “ölüm bu mesleğin fıtratında var, tutturdular taşeron, taşeron” diyen de bu zihniyet değil miydi?
Zonguldak havzasında sendikalı örgütlü işçi sayısı 35 binden 10 bine inmişti. 2.5 milyon ton kömürün 1 milyon tonunu özel/taşeron maden şirketleri çıkarıyordu artık.
Madenci ölümleri özel/taşeron ocaklarda sendikalı/kamu ocaklarından kat be kat fazlaymış, kimin umurunda.
İşçiler ölür, onlar gelir cenazelerde boy gösterir, sabır ve başsağlığı dilerler ve giderlerdi.



Ölümün soğukluğuyla ve çaresizliği ile baş başa kalırdı, anneler, babalar, eşler, çocuklar. Isıtmazdı onların içini hiç bir şey.
Muhsin’i soğuk bedenini, soğuk toprağa vermek için omuzlamıştı köylüler.



Birden onun feryadı yırttı soğuğu ve çarptı yüzüne cenaze törenine katılan devlet ricalinin kalpsizliğini.
“Anne götürüyorlar Muhsin’imi, anne, üşür orda o” diye hıçkırarak annesine sarıldı Muhsin’in dört aylık nişanlısı Funda. Öyle çaresiz baktı ki, ölüm bile utanmıştı o an.
Söz bitmişti. Kalpsiz bir dünyanın yüzüne çarpılan bir tokattı bu feryat.
Efendiler, bu genç kadının ahı ve feryadı peşinizi hiç bırakmayacak!


Hakan Karaton-Birlik Net

Hiç yorum yok: