16 Ocak 2013 Çarşamba

Apo'ya TV de Verdiniz, Sehit Haberlerini Izlesin Diye mi?

Akan sehit polis, asker kanlari durmuyor

Mardin'de polis aracına uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Saldırıda yaralanan bir polis memuru kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.

Mardin'de Devlet Hastanesi'ndan çıkış yapan polis aracına, çevrede pusu kuran Pkk'lı teröristlerce düzenlenen silahlı saldırıda 36 yaşındaki polis memuru Cengiz Ergüzek şehit oldu. Kaçan saldırganları yakalamak için kentte geniş çaplı operasyon başlatıldı.
PUSU KURAN 3 Pkk'LIDAN YAYLIM ATEŞ
Saldırı saat 19.15 sıralarında Mardin'in Yehişehir Semti'nde bulunan Devlet Hastanesi önünde meydana geldi. Resmi polis aracının hastane bahçesinden çıkış yaptığı sırada çevrede pusu kuran 3 Pkk'lı araca uzun namlulu silahlarla ateş açtı.
HASTANEDE ŞEHİT OLDU
Açılan ateşte polis memuru Cengiz Ergüzek, ağır yaralandı. Araçta bulunan diğer polis memurlarının anında karşılık vermesi üzerine Pkk'lılar olay yerinden kaçtı. Ağır yaralanan polis memuru Ergüzek, hemen götürüldüğü Mardin Devlet Hastanesi'nde yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu.
VALİ AÇIKLAMA YAPTI
Saldırının ardından olay yerine gelen Mardin Valisi Turhan Ayvaz, saldırıyı 3 teröristin gerçekleştirdiğini belirterek, "Kaçan teröristleri etkisiz hale getirmek için operasyonlarımız devam ediyor" dedi.
Saldırının Devlet Hastanesi önünde meydana gelmesi üzerine, polis ekipleri hastane bahçesinde olası bir patlayıcı tuzaklanmış olma ihtimaline karşı arama yaptı, ancak olumsuz bir duruma rastlanmad

Suyla Zehirlenmek Buna Denir ! İzin verilen sınırın 100 katı kanserojen madde"


Yillardir bu sagliksiz sulari satan firmalara ruhsat veren, dogru durust denetlemeyen ilgili bakanligin akli bir anda basina geldi. Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi, 'ambalajlı su'larla ilgili hazırladığı raporunu yayımladı, 107 su markası standart dışı bulundu.

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, yaptığı yazılı açıklamada, "Ambalajlı Su Raporu"nun hazırlıklarına bir yıl önce başladıklarını, önce tüm markaları analiz etmek için Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi ile görüşmeler yaptıklarını ancak analizler için yüklü bir maliyet çıktığını belirtti.
İnternet taraması yaptıklarında firmaların önemli bir bölümünün kurumsal sitesinin olmadığını gördüklerini aktaran Özer, sitesi olanların çoğunun ise analiz verilerini sitelerinde paylaşmadığını, firmalardan ruhsatı haiz son analiz verilerini paylaşmasını istediklerini ancak birçoğunun verilerini paylaşmayı reddettiğini bildirdi.
"Ambalajlı Su Raporu"nun hazırlıklarını sürdürdükleri sırada bir televizyon programında, bazı marka sularda ciddi oranlarda kirlilik olduğunun dile getirildiğini anlatan Özer, bu önemli çalışmada sulardaki kimyasal ve radyoaktif kirliliğin değil, sadece biyolojik kirliliğin ele alındığına işaret etti.
Bu yayın sonrasında Sağlık Bakanlığı'nın bazı markalarda kirlilik olduğu iddiasıyla sektörün yarıya yakınını teşhir ettiğini belirten Özer, bakanlığın daha sonra markaların numunelerinin yönetmeliğe uygun bulunduğu ve üretim izni verildiği yönündeki açıklamayla kendini tekzip ettiğini savundu.
Özer, bu süreçteki teşhirlerin yeterli bir çalışmanın sonucundan ziyade, kamuoyunu ve medyayı tatmine yönelik bir girişim olduğunu ileri sürerek, Sağlık Bakanlığı'nın süreci yönetemediğini savundu.

"107 su standart dışı"

Kemal Özer, ellerindeki mevcut verilere göre, su markalarının çoğunluğunun ulusal ya da uluslararası standartlara uymadığını ileri sürerek, rapora ilişkin şu bilgileri verdi: "Tespit ettiğimiz bulgulara göre tam 107 su markası, bırakınız ideal değerleri ulusal ya da uluslararası standartlardan bir veya birkaçına bile uygun değildir. İncelediğimiz su markalarında yaklaşık olarak 30 çeşit kimyasal kirleticiye rastlanmıştır.

Utanc Davasi Yine Utandirdi!


Yargıtay'ın 'kısmen bozma' kararıyla yeniden görülen N.Ç. davasında, 25 sanık 7 ile 9 yıl arasında değişen hapis cezası aldı.

Kararın kamu vicdanını tatmin etmediğini söyleyen N.Ç.'nin avukatı, "Vicdanlar tekrar yaralandı" dedi.

Icinde kamu gorevlileri var diye mi odul gibi ceza veriyorsunuz!

Yargıtay'ın ''kısmi bozma'' kararıyla yeniden görülmeye başlanan ve kamuoyunda 'utanç davası' olarak bilinen davada, mahkeme 26 sanıktan 25'ini 7 ile 9 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırdı.
Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve N.Ç'nin yaşının küçük olması nedeniyle mahkemenin ''gizlilik'' kararı aldığı duruşmaya, avukatlar katıldı.
Duruşma sonrasında gazetecilere açıklama yapan N.Ç'nin avukatlarından Erdal Kuzu, mahkemenin, 26 sanıktan 25'ine 7 ile 9 yıl arasında değişen hapis cezası, bir sanık hakkında ise ''düşme kararı'' verdiğini söyledi.
''Ağır aksaklıklarla devam eden, hatta adil yargılama ilkelerini ihlal eden bir yargılamayla karşı karşıya kaldık'' diyen Kuzu, şöyle konuştu:
''Kısmen de olsa bir adaletin, bir cezanın çıkması sevindirici. Ama şu bir gerçek, kamu vicdanını tatmin etmeyen, müvekkillerinin adalet arayışını karşılamayan bir karardır. Umarım bundan sonra, buna benzer davalarda, vakalarda daha cesaretli, çok daha tatmin edici kararlar verilir. Vicdanlar tekrar yaralandı bunu söyleyebiliriz. Çünkü tarihin hiçbir evresinde, insanlığın hiçbir noktasında, küçük bir çocukta rızanın olduğu kabul edilemez. Bu anlamda mahkeme kararı da eleştiriye açık. Bizler de temyiz haklarımızı tekrar kullanacağız. 26 sanıktan 25'ine 5 yıl üzerinden ortalama 7 ile 9 yıl arasında değişen cezalar verilirken, 1 sanık hakkında da düşme kararı verildi.''
"VİCDANLAR SORGULANACAK"
Avukat Şeyma Ürper Gökçe ise, duruşmanın bitmesi için büyük bir çaba gösterdiklerini anlattı.

Verilen kararın kamuoyu vicdanını tatmin etmediğini savunan Gökçe, ''Kimi sanıklar için Yargıtay'ın bozma kararına ilişkin bir artırımda bulunulmuştur. Müvekkilin manevi anlamda daha fazla üzülmemesi açısından davanın bitmesi sadece sevindirici tek yandır. Takdiri de kamuoyuna bırakıyoruz. Kararı veren de sanıklar da ve diğer ilgili herkesin vicdanını sorgulayacağı bir davadır'' diye konuştu.
DAVANIN GEÇMİŞİ

2002 yılında 13 yaşında olan N.Ç'nin, iki kadın tarafından para karşılığı erkeklere pazarlandığı gerekçesiyle aralarında devlet memurlarının da bulunduğu 26 kişi ve küçük kızı pazarladıkları öne sürülen 2 kadın hakkında dava açılmıştı.
Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 25 sanığa alt sınırdan 5 yıl ceza vermiş ve iyi hal indirimiyle sanıklar 3 yıl 2 ay ile 4 yıl 10 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştı. Ancak Yargıtay'ın kısmi bozma kararı üzerine davanın görülmesine yeniden başlanmıştı.

Apo'yu Asker Degil, Akp Koruyacak !!!


Cezaevlerinin dış güvenliği, jandarmadan alınarak Adalet Bakanlığı'na devrediliyor. Guvenlik isinide ozel bir sirkete mumkunse yandaş ve yabanci servis baglantili bir firmaya verin olsun bitsin. 

Cezaevlerinin dış güvenliği, jandarmadan alınarak Adalet Bakanlığı'na devrediliyor. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı' dün akşam Meclis Başkanlığı'na sunuldu.

İMRALI NE OLACAK?
Bu tasarısının yasalaşması halinde terörist başı Abdullah Öcalan'ın tutulduğu İmralı'nın güvenliğini sağlayan asker çekilecek. İmralı'nın güvenliği Adalet Bakanlığı'na geçecek. İmralı'yla ilgili istisnai bir durumun olup olmayacağı merak konusu.
Tasarı ile hapishanelerin dış güvenliği jandarmadan alınıp Adalet Bakanlığı'nın güvenlik görevlilerine devredilmesi öngörülüyor. Tasarının 10. Maddesi 'zor kullanma yetkisini' düzenliyor.
Buna göre, jandarmanın yerine gelecek güvenlik görevlileri, kanunlarla verilen görevleri yaparken; isyan, direniş, firar, firara teşebbüs veya asayişi Bozan benzeri olayların ortaya çıkması halinde bu olayların önlenmesi, saldırının veya saldırıda bulunanların etkisiz hale getirilmesi, direnişin sona erdirilmesi amacıyla zor kullanabilecekler. Bu kapsamda, kademeli olarak artan oranda bedeni kuvvet veya maddi güç kullanılabilecek. Zor kullanmadan önce ilgililere asayişi Bozan tutum ve davranışlarına ya da direnmeye devam etmeleri halinde; doğrudan doğruya zor kullanılacağı uyarısı yapılacak. Ancak olayın niteliği göz önünde bulundurularak uyarı yapılmadan da zor kullanılabilecek. Sevk ve nakiller sırasında hükümlü ve tutuklulara kelepçe takılması da dahil olmak üzere her türlü tedbir alınacak. Güvenlik görevlileri ateşli silah bulundurabilecek yada taşıyabilecek.

Akp'nin Hayaliydi Gercek Oldu!

Diyarbakır'da 3 PKK'lının cenazesinin getirildiği özel Bağlar Hastanesi'nin bayrak direğine PKK caputu çekildi.
Paris'te PKK caputlarina sarılan tabutlar Diyarbakır'da yeşiil çuhaya sarıldı. Cenazelerin getirildiği Bağlar Hastanesi önüne vatan haini örgütün  bayrağı çekildi.

Fransa'nın başkenti Paris'te öldürülen PKK'lı Sakine Cansız, Leyla Söylemez ve Fidan Doğan'ın cenazeleri  THY'nin tarifeli uçağıyla dün akşam 20.35'te saatlerinde Diyarbakır'a getirildi.

Cenazelerin Paris'ten gonderildigi sırada tabutların üzerinde bulunan PKK flamasının kaldırıldığı, tabutların Diyarbakır'a geldiğinde ise yeşil cuhaya sarılı olduğu görüldü.

O Caputun Yanina Akp Bayragi da Cekilmeliydi...

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, cenaze araçlarının havaalanında ayrılmasının ardından tabutların üzerine BDP kadın hareketinin flamasının konulduğunu söyledi.
Cenazelerin hastane önünde araçlardan indirildiği sırada tabutların üzerine kadın hareketinin flamasının yanı sıra, sarı-kırmızı-yeşil renkli örtünün konulduğu görüldü.
Cenazeler uçaktan alındıktan sonra Büyükşehir Belediyesi'ne ait 3 ayrı cenaze aracına konulup, Özel Bağlar Hastanesi'ne yola çıkarıldı. Hastane bahçesinde bulunan direğe PKK bayrağının asılması dikkat çekti.



Gunun Gazete Mansetleri 17/11/2013 Hayirli Sabahlar....

Hayirli Sabahlar!!!


Vatan santim santim satilirken, AKP'nin Gercek Yuzleri!




Akp hukumetinin vatani bolmek icin usakligini yaptigi BOP projesi ve  ihanet planlari herkes tarafindan bilinirken hala hic bir sey yapilmamasi, bu insanlara hala dokunulmamasi buyuk bir sorundur. Kendi agizlariyla ifsa ettikleri biz ozgur, bagimsiz TEK TURKIYE istemiyoruz sozlerinden sonra hangi yargi makami harekete gecmistir? Vatan santim santim satilirken, ulke Sevr doneminden bile beter bolunmeye giderken bu gidise kim dur diyecek. Hala bu partinin bu ulkede uyesi varsa, hala ben akp liyim diyen birileri varsa bu ihanetin, icimize ne kadar islediginin ifadesidir.

İmralı da çoktan sonuçlanmış “Büyük Kürdistan” müzakeresinin, “senaryosu yazılmış mütareke” olarak millete kabul ettirme oyunu sahnelenmektedir.

3 PKK’lının infaz edilmesi, bu projenin (BOP) önündeki taşların temizlenmesinden başka bir şey değildir

Paris’in göbeğinde üç PKK’lı vatan haininin  susturucu silahlarla Asala tarzi infazinin ardindan, içimizdeki mandacı, vesayetçi, işbirlikçi, deşifre edilmiş/edilmemiş masonları, Frenk severleri ayağa kaldırdı.

Başbakan Erdoğan; “Fransa’dan suçluları derhal bulmasını istiyoruz.”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Yaşanan olay bir vahşettir. Kim yaparsa yapmış olsun, bu ölen kişiler hangi vasıflarla hangi suçlamalarla anılıyor olurlarsa olsun insan hayatına bu şekilde son vermek kimsenin hakkı değildir. Onlar böyle bir ölümü hiçbir zaman hak etmemişlerdi."

Kemal Kılıçdaroğlu "Olayın aydınlığa kavuşturulmasını hep beraber bekliyoruz. Bir yerde infaz oldu diye İmralı süreci aksadı demek doğru değil."

PKK tarafından katledilen binlerce asker, polis, öğretmen ve yurttaşlarımız için kılını kıpırdatmayanlar, Avrupa’da yaklaşık , 1,5 milyon Euro sermayeye hükmeden, PKK kurucusu, KUK yöneticileri için “Onlar böyle bir ölümü hiçbir zaman hak etmemişlerdi” diyerek gözyaşlarına boğuldular. Bir bayrakları yarıya indirip “ulusal yas “ ilan etmedikleri kaldı. İçimizdeki mandacı, mütarekeci koroyu, uluslararası küresel çete yalnız bırakmadı.

Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls; "Ciddi bir olay, bu nedenle buradayım. Hiçbir biçimde kabul edilemez"
Le Monde; "Ankara ve Abdullah Öcalan, son dönemde yapılan görüşmelerde çatışmaların durdurulması ilkesi konusunda mutabık kaldı"

LE PARİSİEN: "Ankara ile Abdullah Öcalan" arasında yapılan görüşmelere vurgu yaptı.
GUARDİAN: ''Paris'teki üçlü cinayet Türkiye'nin Kürtlerle barış görüşmelerine gönderilen bir sinyal miydi?''

FİNANCİAL TİMES; “Öcalan'ın barış sürecini reddeden muhalif PKK'lıların cinayetleri işlemiş olmasına daha çok ihtimal” verdiğini açıkladı,

TİMES: ''Türkiye'de hükümet ile Kürtler arasındaki yakınlaşma işaretlerinin Paris'te işlenen zalimce cinayetlerin nedeni olabileceğini'' yazan Times, ''Bu suçlar istikrar arayışını rayından çıkaramaz.'' Dedi.
İtalyan La Repubblica "Erdoğan'ın barış çabaları bu infazlarla söndü. Ya bir iç hesaplaşma ya da Ankara’nın şahinleri Öcalan ile anlaşma zeminine darbe indi" diye yazdı.



ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland; "Genel anlamda görüşmelerin pozitif bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. İç terör meselesini, Kürtler ve diğer marjinalleşmiş toplumlarla da temas kurarak çoklu açılardan, geniş bir yaklaşımla ele alması noktasında Türkiye'yi teşvik ediyoruz",''Bu konularda kendilerine desteğimizi sürdürüyoruz. Elde ettikleri herhangi bir ilerleme bizi daima ilgilendirir''

Bu açıklamaları yapanlar, PKK'nın Paris merkezindeki Enformasyon bürosunda aralarında PKK kurucularından ve Avrupa’da PKK’nın para trafiğini yöneten Sakine Cansız'ın da bulunduğu 3 PKK'lı kadının öldürülmesi “Barış sürecini baltalama” veya “iç hesaplaşma” ya yönelik bir girişim olduğu ortak noktasında birleşti.
Baştan sona hedef şaşırtan, spekülasyonlarla ortamı bulanıklaştıran bu yaklaşımlar, tümüyle gerçeğinin üstünü örtme, terör örgütünü aklama ve itibarlı kılma amaçlıdır.



ABD 1980'lerde, taşeron olarak kendinin destekleyip hazırladığı katili sahaya sürmüştü. Ancak 2012 yılına geldiğimizde, Amerika’nın BOP çerçevesinde başlattığı Ortadoğu maceraları için ölüm çanlarının çalmaya başladığının ayırdındadır.

Prof. Michel Chossudovsky’nin söylemiyle “Hazar Havzası’ndan denize kadar, incelenebilecek bütün bölgelerin fethi hayalleri, Akdeniz’den Hindistan’a, denizden Rusya sınırına kadar olan bölgede sömürgeci garnizonlar veya kukla diktatörler yaratma” amacı, önce Irakta, sonra da Suriye de duvara tosladı. Bu çerçevede bölgeden eli boş dönmek istemeyen ABD; Eş Başkan R.Tayyip Erdoğan’a, Irak- Suriye- İran ve Türkiye’nin sınırları içinde kurulmasını planladıkları “Birleşik Kürdistan Federasyonu” projesinin bir an önce yaşama geçirilmesi talimatını verdi.

İşte Paris’te 10 Ocakta yapılan suikast, bu projenin “yol temizliği”, yolda çıkması olası kimi engellerin proje sahibi tarafından ortadan kaldırılmasından başka bir şey değildir.

MİT Baş Müşaviri Kâşif Kozinoğlu, Aydınlık’a yolladığı mektuplarında, “Öldürmek dâhil her şeyi yaptırabilirler!” diyordu. Paris’in göbeğinde uc vatan haini pkk linin oldurulmesi, küresel çetenin “alet çantası” örgütlerin neler yaptıklarını/yapabileceklerini göstermesi bakımından da anlamlı ve önemlidir.

Kimse aldanmasın, İmralı’da Müzakere yapılıyor diye. İmralı da çoktan sonuçlanmış “Büyük Kürdistan” müzakeresinin, “senaryosu yazılmış mütareke” olarak millete kabul ettirme oyunu sahnelenmektedir.
Bu oyunda, daha önce CIA ve MOSSAD tarafından “katil” olarak sahaya sürülen APO bu kez “baş aktör” ve "lider" olarak sahaya sürülmüştür.

15 Ocak 2013 Salı

Mason Istilasi Ve Cemaati!

Bir Cemiyet ve Cemaat Olarak Masonluk 



Masonluğun, Süleyman mabedinin baş mühendisi olan Hiram usta ile başlayan bir hareket olduğunu söylemiştik. Zamanla dünya hakimiyeti projesini tesis etmeye nüfusları kafi gelmeyen Yahudi milleti, her mason locasına bir Yahudi sokmuşlardır. Locanın geri kalanını o milletlere mensup, yükselmek ihtiyacı hisseden, zayıf karakterli insanlar teşkil eder. Bunlar beynelmilel bir paslaşmayla Yahudi siyasi emellerine tabi olmuş (üyelerin çoğunun da kime hizmet ettiğinden haberi yoktur) buna da mason kardeşliği denilmiş ve bu örgüt vücuda gelmiştir. İsteyen üzerine alınabilir ama neye hizmet ettiğinin size söylenmediği bir şirkette çalışmak aptallıktan başka hiçbir şey değildir ve aptallar kullanılıp bir köşeye atılmaktan başka bir işe yaramazlar.

Dünyada hangi millet ne derece de ehemmiyet arz ediyorsa, orada masonlar o kadar çok bulunurlar. Az veya çok bu masonlardan her ülkede mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde yalnız masonlar arasında gelip gitmekte olan bir dergi mevcuttur. "Mimar Sinan" adını taşıyan bu dergi yalnız Türkiyeli masonlar arasında gidip gelmektedir. Tıpkı bunun gibi harice çıkmayan bir de dünya masonları arasında gezen bir dergi vardır: "The Empire State Mason" (tercümesi: Dünya Mason İmparatorluğu). Dergisinin adını mason imparatorluğu koyan bir grubun yaptıklarını siz düşünün.

Bir mason locası başa bağlılıkta zayıf olursa ona dünya çapında, gayr-ı muntazam loca denir. Mutlak bir surette başa bağlı olmayan, itaat etmeyen localar bu sınıfa girerler. Gayr-ı muntazam localar uluslararası arenada zayıftır. Türkiye'deki localar da bir dönem muntazam sayılmıyordu. 1978 senesinde Hayrullah Örs'e "maşrık-ı azam" iken (maşrık-ı azam makamı büyük üstatlığın da üstünde, devlet kademelerini yönlendirecek yetkisi olan bir makamdır) İskoçya'dan muntazam loca tanındıklarına dair bir mektup geldi. Bu mektup Hayrullah Örs görmeden bir derginin ikinci sayısında kapak oldu. "Masonların Büyük Sevinci" adıyla manşet olan bu haber Türkiye'de kıyamet kopardı. Öğrendiğimize göre; bir mektup dağıtıcısı masonlara gelen bu mektubu derginin sahibine götürür, mühürü ısıtılarak açılır, fotokopisi çekilir ve kapatılıp mektup geri gönderilir. Görüyorsunuz, bir küçük postacı denildi dikkate alınmadı ve başlarına neler açtı. Düşmanın zaafını kullanmak sanatı işte budur. Bu sanat yalnızca onların uygulayabildiği bir ehil de değildir. Mühim bir iş yaparken en sondaki adama bile dikkat ediniz. Bir misal daha verelim; masonluğa merak saran ve kapasitesi bu işe müsait olan bir arkadaşımız vardı. Onu kabul ettiler. O da tekris merasiminde yani locaya giriş merasiminde yazılanların fotokopisini çalarak bize getirdi. Görüyorsunuz biraz cesaretle insan nelere kadir olabiliyor. Bu vasıflarla açıkları yakaladığımız sürece daha nelere kadir olabiliriz!

Diaspora Destekcisi, Pkk Yardakcisi Fransa'nin Sinsi Plani !

Afrikada ki muslumanlarin katliami surerken, ermeni lobisinin bas destekcisi fransa, 3 vatan haininin ortadan kaldirilmasinin ardindan Turkiye'nin nukleer enerjisine talip oldu.

Satir aralarinda kalan bu sinsi plan nedir?

 Fransız Bakan Bircq, Türkiye'nin nükleer projeleriyle ilgilendiklerini belirterek ''Türkiye ile bağları yeniden sağlamlaştırmak istiyoruz'' dedi.

Fransa Dış Ticaret Bakanı Nicole Bircq, Beyoğlu'ndaki Fransız Sarayı'nda düzenlenen toplantı sonrası AA muhabirinin, Fransa'nın Türkiye'nin nükleer projeleriyle ilgilenip ilgilenmediği sorusuna karşılı, ''Evet ilgileniyoruz'' yanıtını verdi.
Yakın zamana kadar gergin olan politik ilişkilerin aşılmasında ticari ilişkilerin yardımı olabileceğini belirten Bircq, şöyle devam etti:
''Ticaret daima (sorunları çözmeye) yardımcı olur. İnsanlar ticaret yapıyorlarsa mutlaka konuşmak zorundalar. Birbirleri ile ticaret yapmak zorundalar. Bu anlamda bizim Türkiye ile olan ilişkimiz bir ekonomik ortaklık ilişkisi. Eğer bugün ben buradaysam, hükümetin ekonomik kutbunu temsil eden bir bakan olarak buradaysam, bu aynı zamanda Cumhurbaşkanı Hollande'ın da tayin etmiş olduğu politik bir çizginin parçasıdır. Bunun bir anlamı var. Biz mutlaka Türkiye ile bağları yeniden sağlamlaştırmak, pekiştirmek istiyoruz. Unutmayalım ki, biz iki büyük ulusuz. Bu anlamda bizim Türkiye'ye ihtiyacımız var. Türkiye'nin de Fransa gibi büyük bir ortağa ihtiyacı olacağını düşünüyorum.''
İkili ekonomik ilişkilerin artırılmasına büyük önem verdiğini belirten Bircq, ''Fransa ile Türkiye'nin arasındaki ilişkiyi bir ortaklık ilişkisi olarak görmek lazım. Geçtiğimiz Kasım ayında sayın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'la görüştük. Ülkemizin istişare mekanizmalarından biri olan Karma Komisyon'da yapılan bir görüşmeydi. Bu ziyaretimi o zaman kendisine bildirmiştim. Ben buraya iki ülkenin ticaret hacmine daha da destek vermek için geldim. Zaten iki ülke arasında 15 milyar avroluk önemli bir ticaret hacmi var'' dedi.

%100 Katiksiz AKP Gerçeği...

%100 AKP gerçeği ! Zaman Icinde Unutturalamayanlar...

Akp kongrelerini doldurmadan, para, pul, kömür, derdine dusmeden once bir dusun!

1. Başbakan Erdoğan bir Amerikan gazetesine yazdığı makalede Irak'a savaşmaya giden ABD'li askerlere dua etti:
"Irak'ta savaşan ABD'li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz."
"We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties, and the suffering in Iraq ends as soon as possible."
By Recep Tayyip Erdogan
The Wall Street Journal
March 31st, 2003

2. Dışişleri Bakanı Gül "Dünya barışı için, barışı korumak için, son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir."dedi. ( http://www.milliyet.com/2006/05/16/siyaset/siy03.html )


3. Yirmibeş İslam ülkesinin sınırlarını değiştirip hepsini Irak gibi yapma projesi olan ABD kaynaklı BOP'la ilgili Sayın Gül'ün görüşü: "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye'nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek." (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=181295)
Not: Vatandaşlarımızın % 72'si BOP'u tehlikeli görüyor.(25.07.2004 – Yeni Şafak)


4. Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın diyor ki:
"Ben Avrupa'ya gittiğimde kiliseye çok giderim, büyük zevk duyuyorum."
(II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri cilt:2 sayfa:375)

5. Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı yapılan Sayın Mehmet Aydın, İslam dinini Müslüman olmayanlara tebliğ etmeye 'en DİNSİZCE hakarettir' dedi:
"Bazı müslüman kardeşlerimiz diyor ki yahu bir fırsat düştü, müslümanlığı anlatalım hıristiyanlara; Allah belki hidayetini gösterir. (Diyalog çalışmalarında)… işin ucunda bilmem adam kazanmak, üye kazanmak varsa, açıkçası bu bir din mensubuna yapılacak en DİNSİZCE bir hakarettir." (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri cilt:2 sayfa:322)

6. ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz: "Biz Irak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret vermiştir." (Irak işgalinden üç ay önceki Türkiye ziyareti esnasında yaptığı açıklamadan.)


7. Erdoğan, AJC örgütünden bugüne kadar "cesaret ödülü" alan 10 kişi içinde Yahudi olmayan tek kişi.
Tayyip Erdoğan'a "cesaret ödülü" veren "American Jewish Congress" (AJC) adlı kuruluş, WJC'ye bağlı. Theodore Herzl tarafından Dünya Musevilerini bir "ulusal yurda" kavuşturma amacıyla 19. yüzyıl sonunda kurulan "World Jewish Congress" (WJC) İsrail devletini kurmakla amacını gerçekleştirmiş bir Yahudi teşkilatıdır. Daha önce AJC tarafından 10 kadar kişi ödüle lâyık görülmüştü; bunlar arasında İsrailli veya Musevi olmayan tek kişi Tayyip Erdoğan. Listede İsrail'in önemli bütün başbakanları var. Türkiye başbakanına bu ödülün verilmesi de, verildiği mekân da anlamlı: HSBC bankasının New York merkezi… (http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2004/SUBAT/05/tkivanc.html)


8. Bush, Erdoğan'a "Sen ne harika bir adamsın" dedi. (You are a great man) Kasım 2004

9. Çeçenler Rusların dilinde terörist. Erdoğan 3 Kasım seçimi sonrası AKP genel başkanı olarak 170 kişilik heyetle ziyaret ettiği Rusya'da teröre karşı işbirliğinden söz etti.

10. Erdoğan genel başkan sıfatıyla gittiği Çin'de de şöyle dedi:
"Tek Çin anlayışını destekliyoruz. Çin'in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye'nin herhangi bir tereddüdü yok, saygısı vardır. Terörün dini, milleti, ırkı olamaz."
(Çin, işgal ettiği Doğu Türkistan'ı kendi toprağı sayıyor. Özgürlük mücadelesi veren 30 milyon Uygur Türkü kardeşimize de terörist diyor. Tayyip Bey'in sözü bu manada nasıl değerlendirilecek?)
(Tayyip Erdoğan, diline pelesenk olduğu üzere, Pekin'de de "Han, Mançur, Moğol, Doğu Türkistanlı, Tibetlisi ile Çin bir büyük mozaiktir. Bu da büyük zenginliktir" demeliydi (!) alıntı)

11. Yurtdışı turları ve ilginç temasların ardından Erdoğan, milletvekili oldu. Aradan dört buçuk yıl geçmesine rağmen AKP "Acil Eylem Planı"nı bile tatbik edemedi.

12. Kuzey Irak'ta askerlerimizin başına çuval geçirildi. Buna ciddi hiçbir tepki gösterilemedi.

13.Üstelik ağır ve ciddi çuval olayı sonrası "ABD'ye nota verecek misiniz?" sorusuna başbakan şöyle veciz(!) bir cevap verdi: "Bu müzik notası değil. Öyle aklınıza her estiğinde verilmez. Ağırlığı ve ciddiyeti vardır." ( http://www.hurriyet.com.tr/agora/article.asp?sid=1&aid=2257 )

Yalan ve Ihanet Batakligi !

Başbakan zaman içinde kendi söylediklerini unutmaktadır.

gaflet, dalalet, hatta hıyanet...

2005 yılı Eylül ayında zamanın YÖK Başkanı’nı eleştirirken, (kafasını göstererek)“Burası basmıyor. Hayatta iki koyun gütmediği ve hayatı yaşamadığı için bunu kavrayamıyor” demişti. ÖSYM’nin yaptığı hemen hemen her sınavda yolsuzluk ortaya çıkarılırken, ÖSYM Başkanı’nı eleştirenlere kızıyor. Bu durum karşısında toplum şu soruya yanıt aramaktadır: ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda dört yanlış bir doğruyu götürürken, neden kırk dört yanlış badem bıyıklı bir ÖSYM Başkanı’nı götüremiyor?

Başbakan bir yıl öncesine kadar cumhuriyeti korumak ve kollamakla görevli Türk Silahlı Kuvvetleri’ni susturmak için her türlü yasal olmayan baskıyı içeren önlemleri almış, uygulamış ve kendi ordusunu terörist ilan etmişti. Günümüzde her gün şehit verilirken, Uludere olayı, Suriye’de düşürülen uçak, Afyon’daki patlama gibi olaylar gizemini korurken, Genelkurmay Başkanı’nı eleştirenlere kızmak, anlaşılır gibi değildir. 25 şehidimizin ardından Afyon Valisi’nden hediye alan Genelkurmay Başkanı’nın “ani gelişen davranış karşısında herhangi bir reaksiyon gösterememesi” ise, Türk ordusunun baş komutanına yakışmaz ve eleştirilmesi çok doğaldır.
Başbakan bu eleştiriler için “alçaklıktır”kelimesini de kullanmıştır. Başbakan 2009 yılı yaz başında içeriği belli olmayan açılıma “Amerikan Projesi” diyenler için; “bunu ispat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar” demişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği üst düzey danışmanlarından David Phillips, 2007 Eylül ayında Türkiye’de hükümet tarafından ağırlanmış ve yaptığı görüşmeler sonucunda“PKK’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi” başlıklı bir rapor hazırlamıştı. Hazırlanan raporun, hükümetin yaptığı açılıma yön verdiği anlaşılmıştır.

Balyoz Suresince Arsivlerden Kaldirilmak Istendi !



Başbakanın Danışmanı'nın Marifetleri

Aslında Mücahit Arslan diye biri yok.
O’nun gerçek adı Ali İhsan Arslan. Ama küçük Arslan kendisine Mücahit Arslan olarak tanıtıyor.
Ne fotoğraf çektiriyor, ne televizyona çıkıyor. Başbakan’ın yanında bir hayalet gibi dolaşıyor. Ama Mücahit Arslan AKP’nin en önemli isimlerinden biri. Çünkü 37 yaşındaki bu genç adam Başbakan Recep Tayip Erdoğanın danışmanı.Hem de öylesine önemli bir danışman ki Başbakan Erdoğan nereye gitse O’nu yanından ayırmıyor. Başbakan Erdoğan Amerika’da Bush ile görüşürken yanındaki birkaç isimden biri de mücahit Arslandı.
Erdoğan Arslan dostluğu ise cezaevine dayanıyor. Mücahit Arslan Erdoğan’ı cezaevinde korumak ve hizmetlerini görmek için elinden geleni yapmıştıKanaltürk’ün araştırdığı Türkiye’yi ayağa kaldıracak haber dosyasında ilişkileri incelenen isimler AKP Diyarbakır milletvekili İhsan Arslan ve oğlu Başbakan Erdoğanın danışmanı mücahit Arslan’dı.
Yani star gazetesi ve haber 24 televizyonunun yeni patronları.


Kanaltürkün soruları karşısında hakaretler yağdırmayı tercih eden İhsan Arslan polis zoruyla Kanaltürk haber ekibini engelledi.
Peki İhsan ve mücahit Arslan’ı bu denli rahatsız eden Kanaltürk araştırması hangi konuları içeriyordu, hangi ilişkiler zincirinin halkalarıydı Arslan ailesi.
Kanaltürk’ün araştırması kardeş ülke Azerbaycan’da başlamış daha sonra Türkiye’de sürmüştü.Peki İhsan ve mücahit Arslan’ın Azerbaycan’la ne gibi ilişkileri olabilirdi? Buna değinmeden önce ARSLAN ailesini tanımakta yarar var…
AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan ve oğlu Mücahit kod adlı Ali İhsan Arslan’ın ticari faaliyetleri ve bağlantıları da oldukça dikkat çekici.Fazilet Partili Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Bilgin döneminde aldıkları ihalelerle dikkat çeken baba- oğul buradan kazandıkları paralar ve edindikleri iş tecrübesi ile güneydoğu sınırlarının dışına çıkmaya karar verdi.
Recep Tayip Erdoğanın Büyükşehir belediye başkanı olduğu dönemde İstanbul’da büyümelerini sürdürdüler. Baba oğul Arslanlar siyasi kimliklerinin de katkısıyla gittikçe güçlenince gözlerini dev kamu ihalelerine diktiler. Tam da bu dönemde AKP kuruldu.
Mücahit kod adli ali İhsan Arslan partinin kurucuları arasında yer aldı. Milletvekili listeleri düzenlenirken baba İhsan Arslan da Diyarbakır’dan listenin üst sıralarına konularak yıllar süren yol arkadaşlığının ödülünü aldı.

CHP'nin Icinde Bir Ataturk Dusmani!

Her firsatta Turkiye Cumhuriyeti'ne olan kin ve nefretlerini kusan vatan hainleri chp icinde seslerini yukseltmeye devam ederken buna sessiz kalmayan Chp liler bunlarin derhal partiden kovulmasini istiyor !

Başta Dersim olayları olmak üzere Mustafa Kemal Atatürk’e ilişkin açıklamalarıyla partisinin ulusalcı kanadının hedefindeki isim olan Hüseyin Aygün, PKK terör örgütü tarafından ‘kaçırıldığı’ süreçteki açıklamalarıyla da parti içi tartışmaların odağındaki isim olmuştu.
Son olarak Paris’te infaz edilen 3 kadın PKK’lıdan Sakine Cansız’ın evine taziye ziyaretinde verdiği fotoğrafla Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun tepkisini çeken Aygün bu defa da Kurtuluş Savaşı’yla ilgili sözleri yüzünden eleştirilerin merkezinde.
Rum Yazar Dido Sotiruyu’nun Türkçeye ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya olarak çevrilen romanını okuduktan sonra Twitter’a ‘Kurtuluş Savaşının Anadolu’daki Rumlara etnik temizlik için yapıldığını düşündüğünü’ yazan Aygün, CHP’deki ulusalcıları bir kez daha kızdırdı.
İLK TEPKİ: CHP’DE YERİ YOK
Aygün’e yönelik açıktan ilk tepki Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’dan geldi. Yılmaz, Twitter’dan “Hüseyin Aygün, Ege’de yaşanan Yunan zulmüne ve işgalcilere karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesine etnik temizlik diyorsa CHP’de yeri yok” diye yazarak, Aygün’ü istifaya davet etti.
CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan ise “Geçenlerde Yunanlıların Ege’yi işgalini anlatan bir kitap okudum. Orada evleri yakılan katledilen, tecavüze uğrayan Türkler anlatılıyor. Ne kadar da tuhaf değil mi. Resmi tarih işte” dedi.

Pkk Yapmamistir Diyenlere; PKK'nın iç infazlarının listesi Meclis'te

Fransa'nın başkenti Paris'te 3 pkk li vatan haini nin, öldurulmesi, PKK'nın iç infazlarını yeniden gündeme taşıdı. Örgütün yaptığı iç infazlara ilişkin liste, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde oluşturulan 'Terör ve Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesi Alt Komisyonu'nda da bulunuyor.



Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü tarafından komisyona sunulan infaz listesinde, PKK'nın infaz edilen kurucuları, merkez komitesi üyeleri ile üst düzey yöneticileri yer alıyor. Ögütün infaz listesinde yer alan belli başlı isimler şunlar:
Mehmet Turan: 27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde, PKK'nın Kuruluş Kongresi'ne katılan kadrolardan ve ilk oluşum safhasında, örgütün önde gelen eylem adamlarından biri. 1979 yılında Abdullah Öcalan'ın emriyle ve 'ajan' olduğu gerekçesiyle Mardin'de öldürüldü.


Murat Bayraklı: PKK, 1982 yılında gerçekleştirdiği 2. kongresinden sonra içinde 'temizlik' hareketi başlattı. Birçok PKK'lı militan sırtını Suriye devletine de dayamış olan Öcalan'ın emriyle 'örgüte ihanet ve karşı-devrime hizmet' gerekçeleriyle ortadan kaldırıldı. Suriye kontrolünde olan Lübnan'daki eğitim kampında olduğu gibi Avrupa'da da birçok PKK'lı için ölüm emri verildi. Murat Bayraklı, 5 Haziran 1984 günü Batı Berlin'de bir çöp konteynerinde yakılarak öldürüldü. Onun da suçu örgüte ihanetti.

Süphi Karakuş (Şoreş): Öcalan'ın emriyle Mahsum Korkmaz tarafından infaz edildi.

Zülfi Gök: 7 Ağustos 1984 tarihinde Almanya'nın Rüsselsheim şehrinde, trafikte arabasında beklerken kurşunlanarak öldürüldü. PKK, bu cinayete sahip çıkarak, "PKK'ya muhalif gruplarla (Enver Ata) işbirliği yaptığı için Abdullah Öcalan'ın emriyle görevlendirilen PKK'nın Avrupa'daki İnfaz Timleri'nce infaz edildi." diye açıklama yaptı.
Enver Ata: 20 Haziran 1984'de İsveç'in Uppsala şehrinde infaz edildi.
İzzettin Evcil: 1977-79 yılları arasında örgütün atman sorumluluğunu yapmıştı. 1982-84 yılları arasında ise PKK'nın Botan Bölge Sorumlusu olarak görev yaptı. 1984 sonlarında 'PKK içerisinde muhalif çizgi oluşturmak, önderliğe başkaldırmak, silahlı propaganda yönetmenliğine ve örgüt talimatlarına uymamak' suçundan Öcalan'ın emriyle infaz edildi.

YÖK'ten "başörtüsü" adımı ! Sirada Kara Carsaf ve Puşili Ogretim Uyeleri !

Varligi 1980 lerden bugune kadar tum ulke icin zarar ve  felaketten bir sey getirmeyen YÖK, gecmis donemlerde ki gibi hukumetin uzun eli olmaya devam ediyor. Donemler degisiyor görevler degismiyor. Guclu, bagimsiz bir egitim sistemi olmamali. Gectigimiz gunYÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, yeni YÖK taslağına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sirada Kara Carsafa'a izin Cikartilmasi mi Var?

Öğretim üyelerinin derslere başörtüsüyle girmesinin önü açılıyor.
NTV canlı yayınına katılan YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, hazırlanan yeni YÖK taslağına ilişkin bilgiler verdi.
Kılık-kıyafet nedeniyle bilimsel faaliyet gösterme hakkının engellenmemesi gerektiğini söyleyen Çetinsaya şunları söyledi:
"Hepimiz 20. yüzyılın ortamında ve soğuk savaşın ortamında tek tip ve tek düşünce etrafında koşullandırıldık. Artık öyle bir çağdayız ki farklı renkler, farklı kültürler ve farklı yaşam tarzları birarada yaşayabilmeli.
Zaten çağdaş dünyada da yaşayabiliyor. O bakımdan, yeni dünyada, yeni insanların bunları mesele etmemesi gerektiğini; isteyenin kırmızı gül, isteyenin yeşil ayakkabı giymesini istiyoruz, tabiri caizse...
Bu manada da yeni yasada amacımız bu oldu. Bu bizim teklifimiz. Tabii bu yasalaştığı zaman göreceğiz. Zaten fiiliyatta da bunların büyük bir kısmı aşıldı. 20 sene önceki tartışmalar artık yok, dünya değişiyor, Türkiye değişiyor.
Biz bunun adını da koymak istedik. Yasaya bu bilimsel ve akademik özgürlüklerin parçası olarak, bilimsel faaliyet gösterme haklarının kılık-kıyafet sebebiyle sınırlanamayacağını ve engellenemeyeceğini özel olarak, ittifakla koyduk."

Bahçeli'den ibretlik, çarpıcı açıklamalar...

Bahçeli, "PKK'nın silah bırakmaya niyeti olmadığı tümüyle meydandadır. Nihayetinde bölgesel bir aktöre ve uluslararası bir çeteye evrilen kanlı örgüt, Türkiye'yi bölmeye, federasyonu sağlamaya ve bağımsız Kürdistan'ı kurmaya kadar işi götürecektir.

Başbakan Erdoğan ve partisi ise buna hazırdır. Zaten hükümetin caniyle ve dağ kadrosuyla görüşmesi başka türlü izah edilemeyecektir" diye konuştu.
Silivri ziyareti ile ilgili olarak Bahçeli, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden hainler, işbirlikçiler ve hele hele teröristler asla çıkmayacaktır. Terörist arayanlar, terörist görmek isteyenler Türk askerine değil, İmralı'ya bakmalı, Kandil'e kilitlenmeli, Barzani'nin yüzüne odaklanmalı ve AKP'nin müzakere ortaklarına yönelmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde terörist bulmaya çalışmak, genelkurmay başkanlarını canilerle aynı kalıba sokmak ve Kandil'deki inleri Peygamber ocağıyla çakıştırmak, ancak ve ancak amel defterleri kapkara kesilmiş maskaraların işidir. Bizim Silivri'ye gidişimizi İmralı'ya misilleme olarak tevil edenler veya İmralı'yla Silivri'yi aynı kategoriye soktuğumuzu söyleyenler evvela Sayın Başbuğ'a kimlerin terörist muamelesi yaptığını görmeli ve az da olsa vicdanları kaldıysa bunu itiraf etmelidirler. Silivri, şüphesiz İmralı'nın eşiti, aynısı ve bir türevi değildir. Bizim Sayın Başbuğ'u ziyaret edişimizi anlamakta zorluk çekenler her şeyden önce samimiyetten ve dürüstlükten sınıfta kalanlardır. Genelkurmay başkanlığı yapan birisinin altından kalkılamayacak ve izahı asla olmayacak suçlamaya yönelik öteden beri eleştirimiz ortadadır. Biz Başbakan Erdoğan gibi, Allah'a şükürler olsun, dün dediğimizi bugün sakatlayacak zihni bir bayağılığın içine hiç düşmedik, düşmeye de niyetimiz yoktur. Bunun için adımlarımız tutarlı ve birbiriyle uyumludur" diye konuştu.
"MİLLET İRADESİNE SADAKATİMİZ NETTİR"
"Bizim demokrasiye bağlılığımız, millet iradesine sadakatimiz nettir" diye Bahçeli şunları söyledi: "Kimse bu konularda bizimle boy ölçüşemeyecek ve laf yetiştiremeyecektir. Darbelerin, meşru olmayan silahlı ve silahsız müdahalelerin demokratik kültürümüze ne kadar zarar verdiği bildiğimiz ve benimsediğimiz gerçekler arasındadır. Parlamenter sisteme dışarıdan ve kuralları ihlal eden tecavüzlerin her alanda kötü ve tedavisi güç olan yaralara ve yıkımlara yol açtığı geçmiş deneyimlerimizle sabittir. Türkiye yaklaşık 4 yıl 2 aydır yürüyen darbe davalarına şahit olmaktadır. Darbe heveslilerinin, darbeci isimlerin ve darbe hedefinde olanların Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ayıklanması ve arındırılması pek tabidir ki sağlanmalıdır. Ancak bu yapılırken, peşin hükümlerle, aceleci ve önyargılı yaklaşımlarla, gerçek adaletin onaylamadığı yöntemlerle hiç kimsenin hakkı ve insanlık gururu çiğnenmemelidir. Aksi ispat edilesiye kadar herkesin masum olduğu, yargı aşamaları kesinleşmeden hiç kimsenin suçlu gösterilemeyeceği bildik hukuk normlarındandır."


BALYOZ DARBE DAVASI
Balyoz Darbe Davası ile ilgili olarak Bahçeli "En son olarak İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin açıkladığı Balyoz Darbe Davası'yla ilgili gerekçeli kararı adaletin ne hale geldiğini tüm yönleriyle gözler önüne sermiştir. 16 Aralık 2010 tarihinde başlayan Balyoz Güvenlik Harekât Planı Davası 21 Eylül 2012 tarihinde sonuçlanmış ve bu çerçevede alınan kararlar açıklanmıştır. Aralarında İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan'ın da bulunduğu 250'si tutuklu 365 kişi bu süreçte yargılanmıştır. Yargılamaya konu olan kişilerden 34'nün beraat ettiği, diğerlerinin ise farklı cezalarla tecziye edildikleri bilinmektedir.

Kentsel Dönüşüm ve Para Hirsi Gözlerini Kör Etmis...

Atatürk Havalimanı’na çok yakın bir noktada bulunan Sefaköy'de uçakların inişi ile kalkışında sorun yaşanmaması için 3 kattan fazla imar verilememesi kentsel dönüşüm çalışmalarını yavaşlattı.

Her rantin pesinden salyalari akarak kosan bu Kentsel Donusumculer havaalani cevresi olup olmadigina bakmadan binalarini dikmek istediler ama olmadi. Simdi cozum ariyorlar. Bu zihniyet bu kafa kentsel donusum icin Topkapi sarayini da, Ayasofyayi da, AKM'yi de yikmak donusturmek isterse kimse sasirmasin. Tepkisiz, beyni uyusmus millet bunu da  ancak seyreder.

Evleri uçak engeline takılan mahalle sakinleri 7 katlı bir binanın yerine 2 katlı bina verilmesinden yakınırken, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ise, “Havalimanı taşındıktan sonra da bizi kısıtlayan hiçbir kriter olmayacak” dedi.
Küçükçekmece’de nüfusun büyük bir bölümünün yaşadığı Safaköy’de de kentsel dönüşüm çalışmaları başladı. Ancak Sefaköy’de yer alan Atatürk Havalimanı nedeniyle kentsel dönüşüm projesi adeta durma noktasına geldi. Sefaköy Kartaltepe Mahallesi sakinleri, 7 katlı bir binanın yerine 2 katlı bina verilmesinden yakınırken, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ise havalimanı taşındıktan sonra bir problem olmayacağını söyledi.
Havalimanına yakın olmaktan dolayı imar planıyla ilgili kısıtlamaların olduğunu belirten Başkan Yeniay, “İmar planı bize 4 kat verdiği halde biz yapı yaptıramıyoruz, 2 katta sınırlı kalıyoruz. Dolayısıyla bölgede 5-6 kat yapılmış olan yapılar var ve nüfusumuzun yaklaşık olarak 300 bini kısıtlı alanlar da yaşıyor. Şimdi biz bunu söyleyemiyoruz. 6 katlı bir binayı yıktırıp 2 katlı yapıyla burayı dönüştür demek dönüştürmeme anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu dönüşüm ciddi anlamda hava maliyeti engeldir. Önümüzde ki 3-4 yıl içerisinde havalimanı taşınacak. 3-4 yıl sonra bunları düşünelim. Bizim 3-4 yıl beklemeye tahammülümüz yok. Depremin ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Dolayısıyla da bizim bu 3-4 yılı da kaybetmememiz açısından bakanlığımızın bununla ilgili mutlak surette pozitif bir adım atacağı kanaatini taşıyorum. Sefaköy ve çevresindeki 3 yüz bin vatandaşımızın can ve mal güvenliği açısından hayati önem arz etmektedir” dedi.

Ihanet Camuruna Girtlagina Kadar Batanlar Bellidir !!!

MHP liderinin ihanet suclamalarina kulak tikayan, cevap vermeyecegim diyen basbakan mhp ve camiasina ettigi camurda oyalansinlar seklindeki hakareti mhp tabaninda siddetli tepki gordu. 

Camurda kimler debelenir biz iyi biliriz!!!
MHP lideri Bahceli; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden hainler, işbirlikçiler ve hele hele teröristler asla çıkmayacaktır. Terörist arayanlar, terörist görmek isteyenler Türk askerine değil, İmralı'ya bakmalı, Kandil'e kilitlenmeli, Barzani'nin yüzüne odaklanmalı ve AKP'nin müzakere ortaklarına yönelmelidir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde terörist bulmaya çalışmak, genelkurmay başkanlarını canilerle aynı kalıba sokmak ve Kandil'deki inleri Peygamber ocağıyla çakıştırmak, ancak ve ancak amel defterleri kapkara kesilmiş maskaraların işidir.Sözde Kürt sorununun çözülebilmesi, sözüm ona PKK'nın tasfiye edilebilmesi maksadına matuf olduğu öne sürülen ihanet adımları pervasızca atılmıştır

Bölücü terörün bir tek şekilde halli ve tedavülden kaldırılması mümkün olduğunu belirten Bahçemi, "O da tümüyle mücadeleye, bölücü terörün insan kaynaklarının kurutulmasına, propaganda zeminlerinin ve finansman kanallarının işlemez hale getirilmesine bağlıdır. Anlaşılan; İmralı, Kandil ve AKP'den oluşan sacayak Türkiye'yi bitişe ve imhaya doğru hızla sürüklemektedir.

BAHÇELİ’YE CEVAP VERMEYECEĞİM
Tayyip Erdogan; Şu hatırlatmaları yapmak durumundayım. Bu süreçte yapıcı rol almak isteyenler varsa, hepsine söylüyorum. Tüm STK’lara sesleniyorum, medya gruplarına sesleniyorum. Sağduyulu sabırlı şekilde davranmaları şarttır. Biz MHP Genel Başkanı ve arkadaşlarına içine düştükleri çamur deryasında iyi oyalanmalar diliyoruz. Kendisine cevap vermeyeceğim. Aslı olmayan iftiralara bizim de milletimizin de kulağı tıkalı olacaktır

Gunun Gazete Mansetleri(Sirali) 16/01/2013 Hayirli Sabahlar...

Hayirli Sabahlar


Demirtas Basbakani Azarladi! Kendisi PKK'nın adına mı konuşuyor,

Asala militanlarini da kahraman olurmu?... Onlar icinde aglarlar mi?

Demirtaş, Başbakan'ın 'Paris'teki olayın başlatılan süreci etkilemez' sözlerine de tepki gösterdi. Demirtaş, "Kendisi PKK'nın adına mı konuşuyor, şaşırdım doğrusu. Öldürülen kişiler AK Parti yöneticisi değil. Yani bu açıklamayı yapacaksa PKK'nın yapması lazım. 

Vatan hainleriyle pazarlik edip medet umanlar sizlersiniz bu sozlerede alinmamaniz gerek. 3 vatan haini icin ortaligi kasip kavuranlar Asala militanlarini da kahraman etmek isterlerse, hazirlikli olun.
Paris'te 3 kadının öldürülmesinden sonra da süreci bozup bozmama yetkisini sayın Başbakan kendisinde görüyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Tabi ki sürece destek vermesi çok önemlidir, bunu önemsiyorum ama sanki süreci başkaları bozacak ta, Başbakan'ın ve AK Partili yöneticilerin bu konuda hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi bir hava yaratılıyor. Süreç bozulursa herkesin suçu ve sorumluluğu olur. Herkesin bu konuda sorumluluk sahibi olması lazım" dedi.
İmralı'da bulunan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ı ziyaret eden kardeşi Mehmet Öcalan ile ilgili görüşlerini de açıklayan Demirtaş, "Henüz Mehmet Öcalan ile görüşmedik. BDP'nin genel başkanı ve yardımcıları olarak İmralı Adası'na gitme konusunda bir başvuru yaptık, ancak kesinleşmiş bir programımız yok. Adalet Bakanlığı'ndan gerekli iznin verilmesini umut ediyoruz" şeklinde konuştu.

MİT’e giden gizli mektuptaki darbe planı!


Bir subay tarafından MİT’e gönderilen ihbar mektuplarında şoke eden iddialar yer aldı.

Bu komplo teorileri nasil oluyorda sadece Taraf denen gazeteye gidiyor? Kimler nasil ulastiriyor bu bilgileri? 4 yildir kimse anlamis degil. Acaba amac yeni bir balyoz yada ergenekon mu baslatmak? Izleyip gorecegiz.

Mektupta dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a Nisan’dan önce darbe yapma karşılığında Cumhurbaşkanlığı teklif edilmiş. Bazı Ak Partililerinde olduğu iddi edilen planda kanlı suikastlerden de bahsediliyor.

Başında Altay Tokat var Mektupta, “Ergenekon üzerindeki yapı” olarak belirtilen örgüt hakkında ise şu ifadeler yer alıyor:
(Paris'te başlayıp İstanbul'a sıçrayan PKK'nın kara para operasyonuna da emekli Korgeneral Altay Tokat'ın adı karışmistı. 2007 yilinda, daha önce Gebze’deki akaryakıt kaçakçılığı ve Kars-Tiflis demiryolu ihalesi başta olmak üzere çeşitli olaylarda adı geçen emekli Korgeneral gündeme gelmisti!)
Ülkede kaos oluşması için Ergenekon benzeri ama onların üzerinde yeni bir grup vardır. Bu grubun başında MHP’den ayrılan eski Asayiş Komutanı E. Korg. Altay Tokat ve ekibi vardır. Altan Paşa’nın Hasan Kundakçı ile bu organizasyonda beraber hareket etmektedir. Bu ekip yaz aylarından itibaren Bolu civarında gizlice toplanarak hükümet karşıtı programlar hazırlamışlardır.”;
BAŞINDA ALTAY TOKAT VAR
Mektupta, “Ergenekon üzerindeki yapı” olarak belirtilen örgüt hakkında ise şu ifadeler yer alıyor: “Ülkede kaos oluşması için Ergenekon benzeri ama onların üzerinde yeni bir grup vardır. Bu grubun başında MHP’den ayrılan eski Asayiş Komutanı E. Korg. Altay Tokat ve ekibi vardır. Altan Paşa’nın Hasan Kundakçı ile bu organizasyonda beraber hareket etmektedir. Bu ekip yaz aylarından itibaren Bolu civarında gizlice toplanarak hükümet karşıtı programlar hazırlamışlardır.
GİZLİ MÜHİMMAT DEPOLARININ KROKİSİ DE MEKTUPTA
Komisyon çalışmalarını tamamladıktan sonra 24 Aralık’ta TBMM’ye ulaşan MİT’in dosyaladığı ihbar mektuplarında, Seferberlik Daire Başkanlığı’nın oluşturduğu gizli mühimmat depolarıyla ilgili bilgi de yer alıyor.
İsimsiz subay, Hatay’da bulunan bir mühimmat deposunun krokisini de çizerek MİT’e ulaştırırken, Türkiye genelinde bu tür depolardan 100’e yakın sayıda olduğunu belirtiliyor. Mektupta, “Bunların sürekli kontrol halinde tutulması olanaksız” ifadeleri de yer alıyor.
NİSANDAN ÖNCE BAŞARALIM!
Dönemin MİT Müsteşarı Taner’e gönderilen isimsiz ihbar mektubuna göre Daire’nin eski Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkan Saylan, Tuncay Özkan’ın da aralarında bulunduğu isimlere suikastlar düzenleyeceği öne sürülüyor. Suikast yapılacak isimler arasında “Bir CHP Milletvekili”nin bulunduğu ifadesi de yer alıyor ancak isim verilmiyor.
Bir başka ilginç ayrıntı ise emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a, “Nisan’dan önce bu işi başaralım ve seni Cumhurbaşkanı yapalım” dedikleri. Ancak bu önerinin destek görmediği de ileri sürülüyor.

Pakİstan'da hükümet düşürüldü! BIZE ORNEK OLSUN

Darısı Bizim Basimiza

Pakistan'ın başkenti İslamabad hükümet karşıtı dev bir gösteriye sahne olurken, Pakistan Anayasa Mahkemesi ilginç bir karara imza attı. Anayasa Mahkemesi, Pakistan'da hükümeti düşürdü ve Başbakan Eşref hakkında tutuklama kararı verdi.

Pakistan Anayasa Mahkemesi, ülkede devam eden protesto gösterilerini de gerekçe göstererek Pakistan hükümetini düşürdü.
Pakistan Anayasa Mahkemesi, Başbakan Raja Pervez Eşref'in görevine son verdi. Başbakan Raja Pervez Eşref ve aralarında bakanların da bulunduğu 16 kişi hakkında enerji ihalelerindeki yolsuzluk gerekçe gösterilerek tutuklama kararı çıkarıldı.
Pakistan'da yolsuzluğa karşı ülkenin en güneyindeki Karaçi kentinden yürüyüş başlatan on binlerce protestocu iki gün süren yolculuğun ardından başkent İslamabad'a ulaştı. Yürüyüş "Kur'an Yolu Hareketi" lideri Tahir-ul Kadir'in çağrısıyla gerçekleşti.
Göstericiler, hükümetten seçim komisyonunun feshedilmesini, tarafsız ve yolsuzluğa bulaşmış isimlerin seçim hükümeti kurmasını ve seçim kanununda bazı değişiklikler yapılmasını istiyor.
Hükümet ise,gösteriye tepkili. İçişleri Bakanı Rahman Malik, taleplerin anayasaya uygun olmadığını belirtti.
Protesto nedeniyle başkent İslambad'da hayat durdu. Okullar iki gün tatil edilirken, 10 bin asker ve polis başkentte güvenliği sağlamaya çalışıyor.

Hırsızlar Polislere Saldırdı, Tutuksuz Yargılanmak Uzere Serbest Kaldı.

Ümraniye'de bir markete girmeye çalışan 4 kişi olay yerine gelen polis ekiplerine tekme tokat saldırdı.

Polise saldiran hirsiz eve girse, ev sahibine neler yapar? Hangi savci, hangi mantikla devletin polisine saldiran, suc ustu yakalanan sucluyu salar! Polisin elinden yetkiklerini alip, hirsizin, teroristin karsisinda elini kolunu baglarsan sonucu budur. Halk ne yapmali Polislige, savciliga, hakimlige mi soyunmali? Bu aci ve utanc verici olayin kahramanlari bu hatalardan en kisa zamanda donmelidir.

Ümraniye'de bir markete girmeye çalışan 4 kişi olay yerine gelen polis ekiplerine tekme Tokat saldırdı. Bu anlar ise güvenlik kameraları tarafından saniye saniye görüntülendi.Olay 3 gün önce saat 01.00'da Çamlık Mahallesi İkbal Caddesi üzerinde bulunan bir markette gerçekleşti. İddiaya göre, yüzleri kar maskeli 4 kişi hırsızlık amaçlı bir markete girmeye çalıştı. Bu sırada hırsızlık şüphelilerini fark eden çevre sakinleri durumu 155 polis ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekipler, çevre güvenliğini sağladıktan sonra ellerindeki silahlarla markete yöneldi.
Bu sırada marketin kepenkleri kesmeye çalışan şüpheliler, olay yerine gelen polislere tekme Tokat saldırmaya başladı. Şüphelilerle ekipler arasında bir süre boğuşma yaşandı. Bu sırada polislerden biri telsiziyle olay yerine destek kuvvet istedi. Kısa sürede saldırıya uğrayan meslektaşlarına yardıma gelen polis ekipleri, hırsızlık zanlılarını etkisiz hale getirerek gözaltına aldı. Polise saldırı anı ise bir sitenin güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Gözaltına alınan M.A.(25), B.K.(35), A.B.(28) ve Ö.Ö.(35) Çakmak Polis Merkezi'ne götürüldü. Yapılan incelemede şüphelilerin hırsızlık başta olmak üzere birçok suçtan kayıtlarının bulunduğu öğrenildi. Mahkemeye sevk edilen 4 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı. Polis, olay yerinde yaptığı incelemede kar maskesi ve kesici aletler ele geçird