Bu örgüt açığa çıkartılmalıdır, aksi halde...
Aksi halde Türk Milleti ve Devleti’nin varlığı ve bekasını sürdürebilmek kurtuluş savaşından daha zor olacaktır.
Erdal Sarızeybek
1908-1923 arası, adının başında Kürt ve Kürdistan olan örgütlerin alabildiğine açıldığı yıllardır.
İşin garibi, bu örgütleri ya kurucusu ya da yöneticisi olan Seyit Abdulkadir Kürt değildir.
Hevi örgütü bu çerçevede kurulmuş ayrılıkçı Kürtçü bir örgüttür.
Yasal zeminde kurulmuş ve sonradan kapatılmıştır.
Bizim burada sizlere anlatacağımız Hevi Örgütü ise, aynı çizgide hareket eden ancak gizli siyasi ve askeri bir yapılanmalıdır…
Konuyu açalım…
Yıl 1922. Resmi kayıtlara göre, Hevi Örgütü kapatılmıştır. Bilinenler ise kayıt dışıdır.
Yıl; 1945. Yer Barzan. Hewi Örgütü Barzani’ye gizli bir mesaj gönderir;
“Sayın Barzani, Hevi’nin geleceğe ilişkin proğramı dikkatle ve özenle incelenmelidir. Bildiğiniz gibi güçlü bir hareket cesur bir lidere muhtaçtır. Bu liderin de biri siyasi, diğeri askeri olmak üzere iki güçlü kolu olmalıdır.
Siyasi kol savunma gereklerini, dostlarla temas kurmayı ve siyasi bir proğpram ortaya koymayı temin eder. Askeri kol ise, halkın haklarını silahla savunmayı ve halkın gasp edilen haklarını gaspçıların elinden almayı mümkün kılar.
Bu bağlamda bizim önerimiz şunlardır; iki örgütün(Hevi Partisi ile Özgürlük Konseyi) birleşmesi için çalışalım. İmza, Hevi(Umut Partisi Başkanı…”[1]
Peki, bu Hevi Örgütü neydi ve kimdi?
İlk Kürtçü büyük siyasi örgütlenme, 2 ekim 1908’de kurulan Kürt Teavün ve Terakki cemiyeti, bunu biliyoruz. 1918’de, Kürdistan Teali Cemiyeti’nin sırada olduğunu da biliyoruz.
Babanzadeler, Seyit Abdulkadir’in başkanlık yaptığı Kürdistan Teali Cemiyeti’nin de bir üyesi. Bunlar arasında; Babanzade Şükrü(Eski Homs Mutasarrıfı Mehmet Necip Paşa’nın oğlu, daha sonraki yıllarda gazeteci ve Ord. Prof. Şükrü Baban), Babanzade Mustafa Zihni Paşa (Eski Hicaz Valisi), Babanzade Hikmet, Aziz ve Mahmut Beyler de hazırda, hepsini biliyoruz.[2]
Şimdi, bilinmeyenlere geçelim…
İlk bilinmeyenimiz Hevi için, Prof. Dr. Abdulhaluk M. Çay bakınız ne diyor;
“İkinci büyük siyasi örgütlenme HEWİ ya da HİVA(Umut) adını taşımaktadır. Bu cemiyet 1912 yılı başlarında Dr. Mehmet Şükrü Sekban’ın gayretleriyle Halkalı Ziraat Mektebi’nin Doğulu öğrencileri tarafından kurulmuştur”.
Cemiyetin başkanlığına Ömer Cemil Paşa, sekreterliğe ise Kadri Cemil Paşa getirilir. Cemiyetin faal üyeleri arasında Fuat Temo, Cerrahzade Memduh Selim, Necmeddin Hüseyin, Babanzade Abdulaziz, Efendi Ömer ve Zeki Bey bulunmaktadır.
Hevi cemiyeti, 1913 yılından itibaren İstanbul’da Roja Kurd(Kürt Güneşi) adlı bir dergi yayınlar. Bu derginin Türkçe bölümü İstanbul Dar’ul-Fünun-ı Hukuk-ı Esasiye müderrislerinden Babazade İsmail Hakkı, İçtihad Mecmuası sahibi Dr. Abdullah Cevdet, Vanlı Memduh Selim, Bitlisli Yusuf Ziya ve Kemal Fevzi; Kürtçe bölümünü ise Kerküklü Necmeddin Hüseyin, Süleymaniyeli Abdulkerim, Mikisli Hamdi tarfından hazırlanır.
Derginin yazı işleri müdürlüğü ise Süleymaniyeli Abdulkerim yapılır. 3’ncü sayıdan sonra, derginin adı Sorani lehçesinde aynı anlamda “Hatavi Kurd” olarak değiştirilir.[3]
Prof. Dr. Abdulhaluk M. Çay diyor ki;
“Hevi cemiyeti Doğu Anadolu bölgesinde Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’ne göre daha hızlı bir teşkilatlanmaya gitmiş, birçok şube açmıştır. Özellikle Erzurum Başkanı Darahanili Tayyip Ali idi ve Bitlis şubeleri diğerlerinden daha faal idiler. Yurt dışında Lozan’da ad bir şube açan bu cemiyet, Birinci Dünya Savaşı yıllarında faaliyetine ara vermiş, cemiyetin arşivi ise Babanzade Abdulaziz’e bırakılmıştır. Savaş sonrasında Abdulaziz liderliğinde faaliyete geçmiş ise de 1922 yılında kesin olarak kapatılmıştır”.
Hevi Örgütü, başlangıçta bir cemiyet olarak kurulmuştur; Kürt Talebe Birliği gibi, bu doğru. Kapatıldı, bu da doğru, ancak yaşıyordu…
Örgütün kurucu üyelerinden biri de, Kadri Cemil Paşa’dır. Bir de ondan dinleyelim bu Hevi’yi, bakınız o eski günleri nasıl anlatıyor;
“1911 senesinde Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi’ne girmiştim(Ziraat Yüksek Okulu). Mektepte bulunan Kürt talebe arkadaşlar ile milli mesaile derinde alaka göstererek hasbıhal etmekte idik. Bu sırada mektep muhasebe memeuru Halil Hayali Bey’in bizleri irşad ve teşviki, milli duygularımızı kuvvetlendiriyordu.
İttihat ve Terakki üyesi olanlarca kurulan Türk Ocağı, Arnavutların kurduğu BAŞKİM, Arapların kurduğu Muntediu-l Edebi cemiyetleri, üyelerine milli duygular aşılıyor, Türk Ocağı’nın çıkardığı Türk Yurdu dergisinde hemşerimiz Ziya Gökalp, Yusuf Akçura(Rusya Kazanlı) ve Ahmed Agayef(Azerbaycanlı) Türkçülük ve Turancılık propagandası yapıyordu”...
Arkadaşlarla müttefikan bir Kürt talebe cemniyeti tesisini kararlaştırdık. Ben, Ömer Cemilpaşa, Van Milletvekili Tevfik Bey’in oğlu Fuat Temo, Diyarbaekirli Cerrahzade Zeki ile beraber HEVİ namıyla bir talebe cemiyeti nizamnamesini mektep camisinde günlerce toplanarak tanzim ettikten sonra, 1912 senesinde, resmen hükümetten lazım gelen ruhsatı alarak Hevi’nin teşekkülünü ilan ettik.
İstanbul’da diğer mekteplerde bulunan Kürt talebe arkadaşlar da aynı ruh ve fikirde olduklarından Hevi’nin teşekkülünü büyük bir sevinçle karşıladılar. Madenli Doktor Mehmet Şükrü Bey, milli duygularımızı canlandıran ateşli fikirlerle bizi dolduruyordu. Onun maddi yardımı ile Sirkeci’de Yeni, Postahane karşısında Erzurum apartmanında bir mahal kiralayarak burayı Hevi Cemiyeti Merkezi olarak gazetelere ilan verdik. Hevi Kongresi akdedinceye kadar Ömer Cemilpaşa’yı cemiyete mesul katip intihap ettik…”[4]
Hükümet tarafından birkaç kez kapatılıp tekrar açılmasına izin verilen derneğin başkanı Ömer Cemil Paşa tutuklanıp hapse atılmıştır. 1922 yılında, dernek tamamen kapatılmıştır.
Kayıtlar böyle söylüyor, bilinenler ise kayıt dışı…
Araştırmacılar genelde bu Hewi örgütün kapatıldığı artık faaliyeterinin olmadığı yolunda ifadeler kullanmasına karşın, bu örgüt halen hayattadır.
Belki de ipin ucunun nereye varacağının farkına bile olmadan, Mesud Barzani’nin bu konuda açık beyanları var. Bakınız Mesud Barzani bu örgütü nasıl ifşa ediyor:
“Hevi; bazı ilerici Kürt subayların ve aydınlarının girişimiyle bu örgüt,1939’da, gizlice kuruldu. Örgüt proğramını, ilerici ulusal ilkeler esasına göre mücadele verme şeklinde belirledi. Kürt ahlakının meşru haklarının erilmesini talep etti. İkinci Dünya savaşında faşizme karşı mücadele verdi.
Doktorlardan, Avukatlardan ve öğretmenlerden oluşan çok sayıda aydın Kürt, bu örgütün çatısı altında bir araya geldi. Örgüt faaliyetlerini Irak Kürdistanı’yla sınırlı tutmadı. Kürt özgürlük hareketini organize etmek için İran, Türkiye ve Suriye Kürtleriyle de ciddi ilişkiler kurdu..”[5]
Barzani için Hevi çok ciddi bir siyasi örgüttür. Babası Molla Mustafa Barzani’nin de bu örgütle çok yakın teması vardır. 1939’da Irak hükümeti Şeyh Ahmed ve Molla Mustafa Barzani’yi çeşitli illerde gözetim altında tutarken, Molla Mustafa, Hevi örgütün yardımıyla Süleymaniye’den kaçar, 1943’te İran’a çekilir.
Yine 1940’lı yıllarda, Irak kuzeyindeki aşiretlerin desteğini almak için yürüttüğü çalışmalarda Hevi örgütü yanındadır. Irak hükümetine karşı giriştiği isyanlarda bu örgütün çok önemli yardımlarını görür.
Molla Mustafa Barzani başarılarıyla güç kazanırken, ona destek veren bu örgüt de halk içinde büyük bir güç kazanmaktadır. Irak’ta Nuri Said kabinesi istifa edip Paçaçı hükümeti işbaşı yaptığında ve Barzanilere karşı sertlik politikalarını uygulamaya koyduğu süreçte de Molla Mustafa, Hevi örgütü liderleriyle görüşmeden harekete geçmez, bu örgütün desteğini sağladıktan sonra Suriye merkezli Hoybun, İran merkezli J.K (Kürt Diriliş Hareketi) ile irtibat kurar.
Ocak 1945’te, Kürdistan Özgürlük Konseyi’ni kurulup, konsey kararlarını halka açıkladığı zaman da ilk destek yine bu örgütten verilir.
Örgüt kanalıyla, üniveriste gençliği tabanında büyük bir zemin kazanılır. Hatta Hevi örgütünün gizli lideri, bu Konsey’e mektup göndererek faaliyetlerin siyasi ve askeri alanda birikte yürütülmesi için, talimatlar dahi iletir;
“Sayın Barzani, Hevi’nin geleceğe ilişkin proğramı dikkatle ve özenle incelenmelidir. Bilindiği gibi hangi ulusal hareket olursa olsun, şayet açık seçik ortaya konulmuş bir proğramı yoksa, başarısızlığa mahkum olacağı kuşkusuzdur. Bildiğiniz gibi güçlü bir hareket cesur bir lidere muhtaçtır. Bu liderin de biri siyasi, diğeri askeri olmak üzere iki güçlü kolu olmalıdır.
Siyasi kol savunma gereklerini, dostlarla temas kurmayı ve siyasi bir proğpram ortaya koymayı temin eder. Askeri kol ise, halkınj haklarını silahla savunmayı ve halkın gasp edilen haklarını gaspçıların elinden almayı mümkün kılar. Bu bütün dünyada geçerli olan bir kuraldır.
Bu bağlamda bizim önerimiz şunlardır; biribirimizin durumundan ve hareketlerinden haberdar oalalım, bilgi alış verişinde bulunalım; iki örgütün(Hevi Partisi ile Özgürlük Konseyi) birleşmesi için çalışalım. İmza, Hevi(Umut Partisi Başkanı…”[6]
Barzani’nin mektuba karşılık cevabında, bu örgüt K.H.K.(Kürdistan Umut Örgütü) olarak da adlandırıldığı görülür. Yine verilen cevapta Barzani, Hevi örgütünden yardım talebinde bulunur;
“Hükümetin planın başarısız kılınması için karşı propaganda yapılması;
dünyada olup bitenden haberdar olunması için radyo gönderilmesi;
Konsey raporunun Irak’ın ileri gelenlerine ve düşünürlerine gönderilmesi;
örgütün faaliyetleri çerçevesinde Barzan’a yardım toplanması;
Süleymaniye Hevi şubesinin daha aktif çalışması gibi…”[7]
Düşünün, 1945’te, Molla Mustafa örgütten bir radyo talebinde bulunuyor…
10 Şubat 1945’te Hevi örgütü yeniden bir gizli mesajı Barzani’ye gönderir, ancak bu mesajın içeriğini Mesud Barzani dahi bilmiyor, kitabında bunu söylüyor.
Bu mesaj sonrası yapılan toplantıda, Barzan bölgesinde üç cephe komutanlığının kurulması kararı alınır; Mergesor-Revanduz cephesi, Amidiye cephesi ve Akre cephesi. Bu cephelere birer de komutan atanır.
Barzani kendisini “Devrim Kuvvetleri Genel Komutanı” unvanıyla tanıtır, evrakları artık bu unvanla imzalamaya başlar.
Mart 1945’te Hevi’den gizli mesaj çerçevesinde,
“bu cephe komutanlıklarının 5-14 Mart arasında gerçekleştirilecek önceden planmış bir tatbikat bahanesiyle, Kalendor ve Bıradost Dağı gibi Revanduz cephesinin stratejik bölgelerini işgal edeceği”
bildirilir.
Bu mesaj alınır alınmaz, Molla Mustafa gerekli görevleri yapar ve mesajı aynen uygular. Bu da bize, Hevi örgütünün sıradan bir cemiyet değil, stratejik planlama yapabilen hem siyasi hem de askeri bir karargah olduğunu gösterir açık bir kanıt olarak kayda geçilir.
3 Mart’ta, Özgürlük Konseyi adına Molla Mustafa Barzani Hevi örgütünün liderine bir mesaj ulaştırır ve bundan sonra yapılacak işlerde bir görev bölümü teklif eder ki, bu mektubun içeriği de bir önceki tespitlerinizi doğrular bir nitelik taşır;
“Gerekli gördüğü demeç verme işleri Hevi örgütüne bırakılmıştır;
örgütün yabancı ülkelerin temsilcileriyle temas kurulması ve sorunlarımızı anlatmasını;
peşmerge saflarına katılacak olanların “Piling kod” ile temasa geçirilmesi be güvenli ulaşımın örgütçe sağlanması;
harekatı başlattığımızda bu harekatın herkese duyurulmasını;
protesto gösterilerine hazırlanılması;
telefon hatlarının kesilmesini ve yolların tahrip edilmesini;
hükümetle işbirliği içinde olan şirlketlerin çıkarlarına ağır dartbelerin indirilmesini;
işgal için gerekli bir plan yapılmasını...”[8]
Molla Mustafa’nın bu mesajı artık bize aradığımız tüm ipuçlarını veriyor.
Hevi; yeraltında kurulmuş bir milis teşkilatıdır,aynı zamanda siyasi ve askeri bir komuta merkezi olarak çalışıyor. Sahip olduğumuz askeri stratejinin bize kazandırmış olduğu bilgiler, bu mesajı bu şekilde yorumlamaya yetkili kılıyor…
26 Eylül 2013 günü, İstanbul’daki gezi olayları çerçevesinde medyada yer alan;
“Gezi direnişinde LGBT Blok’ta bir araya gelenlerin kurduğu Hêvî LGBTİ inisiyatifinden Mehmet Umut, Hêvî’nin batıdan doğuya köprü kuracağını, Kürt LGBT'lerin sorunlarına da eğileceklerini söylüyor”
şeklindeki haber, bir yandan Hevi’nin varlığının bir işareti olarak görülmeli, ama öte yanda, bu örgütün “LGBT” organizasyonu içinde gösterilmekle, asıl gizli Hevi örgütünün dikkatten kaçırılmış olduğu düşünülmelidir. Hevi gizli örgütü artık yer altından çıkmıştır.
Sonuçta, Hevi gizli bir örgüttür ve hȃlȃ hayattadır.
Yönetiminde milis güçleri ve istihbarat elemanları bulunduran siyasi ve askeri bir karargah durumundadır. Uluslararası alanda örgütlüdür. Özellikle Türkiye, İran ve Suriye’de teşkilatlıdır.
Bizzat Mesud Barzani’nin yayımlamış olduğu bu belge ile, Hevi’nin artık bir cemiyet değil, bir siyasi parti kimliğine bürünmüş olduğu da açıktır. Yine bu mektuba bakıldığında, kaleme alanın sivil siyaset ve stratejide oldukça bilgili olduğu da kendini göstermektedir.
Buradan artık şöyle görülüyor; Hevi, Molla Mustafa öncesi alt yapısını kurulmuş ve uluslararası alanda örgütlenmiş bir Cemaat gizli örgütüdür.
Bu örgüt, Barzaniler üstünde, onu da yöneten gizli gücün kod adıdır…
Bugün gelinen noktada, güvenlik ve istihbarat örgütleri siyasi çıkar çatışmalarına alet edilmek yerine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik tehditlere angaje olmalıdır.
Aksi halde Türk Milleti ve Devleti’nin varlığı ve bekasını sürdürebilmek kurtuluş savaşından daha zor olacaktır.
Erdal Sarızeybek
Kaynak Kitap; Cemaat ve Barzani, 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder